Hikaye bu ya kral bir gün soytarısını çağırır ve canının patlıcan istediğini söyler. Soytarı patlıcan yemeklerini yaptırmadan önce aşçıları toplar ve patlıcanın faydalarını anlatır ve patlıcandan yapılacak olan tüm yemek çeşitlerini yaptırarak, padişaha ikram eder.
Birkaç gün sonra patlıcan yemeklerinden sıkılmış. Bal yiyen baldan usanır misali soytarıyı çağırmış ve bir daha patlıcan yemeği değil, patlıcan dahi görmek istemediğini söylemiş.
Talimatı alan soytarı direk sarayın mutfağına inmiş ve aşçıları bir kez daha toplayarak, patlıcanın tokluk hissi vermek dışında bir işe yaralamadığını ve bir daha sarayda patlıcan görmek istemediğini söylemiş.
Aşçıbaşı soytarının bu tavrı üzerine sinirlenmiş ve soytarıya sinirlenerek, “Be adam daha iki gün önce patlıcanın faydalarını anlata anlata bitiremiyordun. Bugün ise patlıcanı yerden yere vuruyorsun. Hangi dediğini inanalım” deyince;
Soytarı, “Siz benim söylediklerimin hangisinin doğru olduğunu tartışacağınıza ne diyorsam onu yapın. Çünkü ben patlıcanın değil, kralın soytarısıyım. Patlıcanı mutlu etmeye gerek yok ama kralı mutlu edemezsek hepimizin kellesi gider” demiş…
Soytarı ve kral hikayeleri bize batıdan gelmiş epik hikayelerdir. Bizde ise hikayenin kahramanlarının adları değişir ama hikayeler üç aşağı beş yukarı aynı minval üzerine devam eder.