SON DAKİKA

HER MEVSİMİN YASEMEN’İ

S.Rota Haber, Yasemin Madenci ile söyleşi yaptı. Dünyada, Türkiye’de ve de Ereğli’de bir ilki gerçekleştirerek Down Sendromu’nu MEB’de kurumlaştırdı. İlkleri gerçekleştirmede ilgi, şefkate karşılık, ilgisizlik, vefasızlıklar yıldırmamış. Pozitif yaşam ve çözüm odaklı inancı ‘’İşte çağdaş kadınımız’’a örnek olurken ödülleri teselli, sevgi gücünün azmi ise mutluluğu olmuş. 20 Haziran, 2014 18:38 Güncelleme: 20 Haziran, 2014 18:38 HER MEVSİMİN YASEMEN’İ

Bir kadının iş, aş, sevgi ve mücadele azminin öyküsünü okurlarımızla paylaşıyoruz.

O bir anneliğin, iş kadını olmanın ötesinde idealleri ve inancıyla öncelikle çocuklarıyla birlikte yaşama insanlar kazandırabilmenin mutluğunu yaşıyor.

HER MEVSİMİN YASEMEN’İ

S.Rota Haber, Yasemin Madenci ile söyleşi yaptı. Dünyada, Türkiye’de  ve de Ereğli’de bir ilki gerçekleştirerek Down Sendromu’nu  MEB’de kurumlaştırdı. İlkleri gerçekleştirmede ilgi, şefkate karşılık, ilgisizlik, vefasızlıklar  yıldırmamış. Pozitif yaşam ve çözüm odaklı  inancı ‘’İşte çağdaş kadınımız’’a örnek olurken ödülleri teselli, sevgi gücünün azmi  ise mutluluğu olmuş.

Röportaj: Seyhan DİKAY

Gazetemizin her sayısında gerçekleştirdiğimiz röportajın bu haftaki  konuğu çevremizde sosyal ve toplumsal yönüyle  tanınan, Dünyada, Türkiye’de ve Ereğli’de ilkleri gerçekleştirmesine karşın  iç dünyasının bilinmeyen ancak  sevgi ve inanç gücüyle hedeflerine ulaşan  Yasemin Madenci oldu. Madenci ile  bir anneliğin, iş kadını olmanın ötesinde idealleri, inançları ve çözüm odaklı hedefe ulaşmada,’’Çaresizliklerden çareler üreterek’’ çocukları ile birlikte yaşama insanlar kazandırmanın mutluluğunu paylaştık.  Bir kadının  tüm olumsuzluklara rağmen yılmadan, usanmadan, sosyal, kültürel ve bürokratik  duvarları aşarak ideallerini gerçekleştirmenin öykülerini paylaşıyoruz. Sosyal, çağdaş ve ilkeli duruşunun ardında engin bir sevgi ve paylaşma gücü olan Madenci’yle söyleşimizde Toplumsal eğitimin alt ve üst kesimlere yansımalarının yol açtığı  ilgi-ilgisizlik, vefa-vefasızlık, şefkat ve duyarsızlık, sözde dostluklar ile  dolu dolu geçen bir yaşamda en büyük mutluluğu geleceğe bir insan hazırlayabilmenin verdiği huzur gözleniyor.

Yasemin Madenci ile söyleşimizde pek çok  öykünün bilinmeyenleri  zaman zaman  yaşam gel-gitleri, duygu  dalgalanmalarına  ve hatta gözyaşlarımızda  bütünleşti. Özünde idealit bir eğitimcinin aile ve sevgi bağındaki fedakarlığı, dominant  sevgi ve şefkatin yaşamın her alanına yayılmasının güzelliklerini hissettim.Sorularımıza içtenlikle yanıt verirken  zaman tünelindeki molalarımızda duygularımızla, gözlerimizle çok şeyi de yaşayabildim. “Çağdaş ve toplumcu kadın böyle olmalı’’diyebildim.Söyleşimize içtenlikle yanıtlar alırken  zamanın su gibi akıp gittiği yaşanmışlıkları  Noktasına, virgülüne dokunmadan  okurlarımızla paylaşıyorum.

Kendinizi kısaca bize tanıtır mısınız?

Ereğli’de doğdum, İlkokula kadar İstanbul Beşiktaş semtinde  yaşamımızı sürdürdük. Alemdar İlkokulu’nu orta öğrenimim izledi.Kdz.Ereğli TED kolejini bitirmenin onurunu yaşadım. Gazi Üniversitesi İngilizce bölümünü kazandım. Üniversite mezuniyet döneminde eşim Mehmet Arif Madenci ile tanıştım. Eşim ve ailesi tanışmamızın birinci yılına kadar  mesleğimi yapmama izin verdiler. Bir yıl sonra evlenmem ve daha sonra çocuklarımın öğretmeni olmamı arzulamaları, eşimin sevgisinin  ağır basması sonucu mesleğimden ayrıldım. Sevgili eşim hayatım boyunca beni eğitimden uzak tutmadı.

Mesleğimi yapamadım ama hayatım boyunca o hüzün ve üzüntüyü  yoksul,onurlu ailelerin çocuklarına eğitim sağlayarak, onlara destek vererek geçirdim. Aynı zamanda Okul yaptırmak ve ad vermek yerine görülmeden, duyulmadan Milli Eğitim Bakanlığı’nın bildiği, taktir ettiği, ödüllendirdiği bir şekilde eksiklerini tamamladık. Tercihimiz okul yapmak yerine okul ihtiyaçlarını karşılamak oldu. Öyle mutlu olduk. Yoksul öğrencilere evde ders verdim, Üniversite öğrencilerinin ödevlerine, tezlerine yardımcı oldum.

Amacımız görülmeden, duyulmadan, sessizce, çocukların onurlarını kırmadan sayıları 300 -350 bazen 500’e yakın öğrenciye burs verdik.Onların doktorları, sağlık problemleri, mezuniyetleri, giysileri, bazılarına yurt dışı mastırlarına kadar yardımcı olduk, ve bunları yaparken (Madenci Vakfı ve Elifnaz) vakfı kurmayı hiç düşünmedik. Her yıl bir okul yaptırmak yerine okulların ihtiyaçlarını karşıladık. Okullarda Atatürk’e layık bir şekilde modern ve çağdaş köşeler yaptırmayı tercih ettim. Ereğli büyük bir şehir olmasına ve 150’nin üzerinde dernek bulunmasına rağmen, Ereğli’de ki diğer derneklere örnek olması açısından isim vermemi önerdiler.Milli Eğitim Bakanlığı ve Kaymakamlıktan çok  taktir belgeleri geldi.

Eşim iş adamı Mehmet Arif Madenci- Madenci Gemi Sanayi’nin sahibi, Tersanemiz, Dünya’ya Ereğli’den ilk gemi yapan firma. 35’e yakın gemi yapılarak yurt dışına gönderildi. Eşimin dedesi armatördü. Kayınpederim’de tek erkek çocuk olduğu için eşim’in olmasını ve oğullarımın da bu işi devam ettirmesini arzuladı. Büyük oğlum Ahmet, işletme düşünmüştü küçük oğlum Mehmet, babası gibi Uluslararası Siyasi İlişkiler yapma arzusundaydı, fakat oda zorunlu büyük dede mesleğini seçti, Eşim geçirdiği kaza nedeniyle tahsilini yarıda bırakıp Türkiye’de Dil Tarih Coğrafya Fakültesini bitirdi. Bu sırada birbirimiz tanıdık. Gördük ve evlendik.

‘’Üç dünyam’’ dediğim Ayım, Güneşim, Yıldızım Ahmet’cim 33,Mehmet’cim 28, Elifnaz’cım  da 23 yaşında. Elifnaz’cımın  özel oluşu hiç bir şeyi değiştirmedi.  Hayatım boyunca tanrıdan hep özel bir çocuk istedim. Tanrı beni kırmadı verdi. Kanatsız meleğim ile çok güzel günler geçirdik.Bütün Ereğli Elifnaz için verdiğim çabayı, uğraşı bilir.Bir çok insana örnek oldu. Tanrı’dan hep 6 çocuk istedim ama 3. çocuğumun özel olmasına rağmen yine de istedim. Hep evimizde  6 kişilik masalar, iki de anne-babayla 8 kişi olmayı düşledim.Ama  tekrar hamile kalırsam Down sendromu’nun yeni çocukta da %80 oranında olabileceğini ancak bunun kadar iyi olma ihtimalinin olmadığını söyleyince doktorlar, eşim ve çocuklarıma danıştım. Onlarda  riske girmemem gerektiğini söylediler. Hayat çok hızlı geçti. İki oğlumda evlendi. Büyük Gelinim Anna Ukraynalı, diğeri  Burçak Ereğli’den ikisi de evlatlarım gibi ikisi de muhteşem eş ve 4 yaşında Sofia Yasemin adında  torunum var.

Ereğli’de özellikle engelli çocukların eğitimi ve gelişimi konusunda desteklerini izliyoruz, bu çocukların rehabilitasyonunda hangi düzeydeyiz?

Hayallerime kavuşmam bana yetmedi, çok iyi bir öğretmen olabilirdim.Ama iyi bir Eğitim sever oldum. toplum emekçisi oldum.Özel bir çocuk istedim. Sahip oldum,mutlu büyüttüm. Eğitimciyim, çok iyi gözlemciyim. Çok zorlanmadım ama öncelikle  anne babayı eğitmeyi tavsiye ediyorum. Çocuğunu kabul ederse başarı daha yüksek oluyor. Benim yaptığım en önemli faaliyetlerden biri Kaynaştırma programı. Eğer bugün bu varsa bunda benim ve eşimin imzası var. Elifnaz’cığımın Devlet okullarının haricinde hiçbir okula kabul edilmemesi nedeniyle  verdiğim mücadelede kaynaştırma programını getirdim, sundum.Türkçe’ye çevirdim.Dünyadaki  örneklerini getirdim. Bunları hiç kimse bilmez. Bugün,Türkiye’de kaynaştırma programı her sınıfta, her okulda uygulanıyor.

Bizim ki ise  uzun bir mücadele. İlkokul  1.sınıfta başlayan ve Elifnaz Lise’yi bitirene kadar devam eden. Kaynaştırma programını ve Elifnaz’ı kazandık,Özellikle bugün ki  İktidarının Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan’ın  özel çocuklara ve ailelerine verdiği destek inanılmaz. Bir kere ailenin maaşa bağlanması çok önemli, Aile karşısında çocuk daha özgüvenli el üstünde tutulan bir evlat oluyor. Buda tabi ki çocuğun mutluluğuna neden oluyor. Devlet özel çocuklara çok sahip çıktı. Maaşıyla, kontrolüyle, eve hizmetiyle. Bir gün Türkiye’nin bugünlere geleceğine inanamıyordum.

Çağımızın hastalığı konusunda büyük bir mücadele veriyorsunuz, bu hastalığın tedavisinde toplumsal desteği bulabiliyor musunuz?

Ben bulamadım. Bunların yazılmasına da hiç üzülmüyorum.Yakında çıkacak olan kitabım Elifnaz’da okuyucularımla paylaşacağım.Ereğli’de doğdum büyüdüm, Ereğli’de gönlümü, enerjimi,sevgimi,ruhumu,hayatımı verdim. Ereğli benim yaşam sevdamdı.Burada kalmak, yaşamak ve yaşadığım yerde yoksul, fakir bütün insanlara biliyorsunuz ekmek projelerim,yardım kuruluşlarım onlara yetişmek adına burada yaşamayı düşünüyordum.Ancak Ereğli’ye verdiklerimin hiç birinin karşılığını alamadım.Tabi ki bundan da hayıflanmıyorum.Ben yaptıklarımın tabi ki karşılığını beklemedim ama zannettim ki böyle özel bir çocuğa sahip çıkınca verdiklerim bana geri dönebilir. Utku Koleji’nden değerli öğretmen Ümran Hanım.Elifnaz’a gönül veren hayatımızın,mücadelemizin en önemli ismi. Madenci ailesi olmanın avantajları olduğu gibi dezavantajlarını da oldu.Acısı evladımdan çıktı. Ama azmin yardımıyla ilk,orta,Lise tahsilini tamamladı. hatta Üniversiteyi kazanma ihtimali %’de 80’di.O dönemde Oğlum Ahmet’in sağlık problemleri cereyan ettiğinden Elifnaz’ın Üniversite hayatına merhaba diyemedik.

Ben insanın gönlüyle, sevgisiyle en önemlisi’de Allah sevgisiyle her şeyin  çözümleyebileceğine inanıyorum.Biz Down sendromu’nu normale çevirdik ve oğlumda son derece sağlıklı,bakımlı hayatı devam ediyor. İngiltere’de Oxford’da işini kurdu.Ben ölene kadar maddi,manevi fakirime, yoksuluma yardım edeceğim. Özel bir çocuğum olduğu halde hiç üzülmedim çünkü ben istedim.

2005 yılında “Halk Kahramanı” seçildim,587 erkek 3 kadın. Ben o gün  sahneye çıkmaktan utandım. Ödül alırken de çok şaşırdım. Bu ödülü niye hakettiğimi anlayamadığımı söyledim. Özel bir çocuğum olduğundan , böyle bir hayatta içine kapanmak yerine diğer engellilerle paylaşmak,maddi ve manevi bütün ekonomik gelirlerimi özel çocuklara ayırmakla geçirdim.

Çok yalnız kaldım ama yılmadım.Dostlarım kalemlerim, kağıtlarımdı,İşte o süreçte kitap yazmaya karar verdim.Ama sonra öğrendim ki İstanbul’da ve yurt dışında ki pek çok insan bile yalnız kalmış.Gönderecek okul bulamadığımız halde inat ettik, Ereğli sevdamızdan vazgeçmedik inat ettik. Elifnaz’ı burada okuttum. Bileğinin hakkıyla Güzel Sanatlar’a girdi. Zonguldak’ta sayısal 3. Türkçe 1.oldu.Bunlar benim Madenci oluşum ya da Yasemin hanım’ın kızı’nın etkisinin oluşundan değil. Piyano çaldı.‘’Kendi çalmıyordur öğretmen yanında’’ dediler.  İnsanların gözü önünde resim yaptı. ‘’Kendi yapmıyor’’ dediler. ‘’Şiir yazamaz’’ dediler. İnanılmaz güzel  şiirleri var. Elifnaz yılmadı. Beni  örnek aldı, 23 yaşında çok kolay yaşamıyor.Onu küçükken giydirirken,süslerken hayat çok kolaydı. O zaman kutu bebek gibiydi. Amaç hep bir şeyleri öğrenmesiydi. Çok kısa zamanda çok yol kat ettik. Piyano, resim, şiir, yüzme… Fakat şimdi onlar bitti. Çok yalnız ve arkadaşı yok. Arayanı  soranı yok. Özel olduğunu hissettiriyorlar. Hayatımız boyunca hep başkalarının çocuğu, özeli ve ailesi için yaşadık.Romantik Restauran’tı açtık.Sahibi Elifnaz’dı.Öyle olduğu halde kızıma bir merhabayı esirgediler,çoğu şu an Ereğli’de yaşayan  Elifnaz’ın bursunu alan ve o bursla mezun olan öğrenciler bile gelip nasılsın demediler.

Özel çocuğuma bir merhabayı dahi hiç tanımadığı bir hanımefendinin bile onu öperek sevgisini göstermesi Elifnaz’ı duygulandırıyor. veya güzelsin demesi  gibi. O nedenle  anladım ki, beyin de sıfatlama çok önemli. Yoksa sınıflarla, derneklerle değil. Elifnaz’cım 8 resim sergisi açtı.4 alt sınıfı açtı.Labaratuvarlar açtı.Ekmek kardeşliği projesinde binlerce ekmek dağıttı, Devlet bunu taktir etti, Kaymakamlık, Bakanlıktan ödüller aldık. Ama bizim istediğimiz çerçeveli, bir kenara, çekmeceye koyduğumuz ödüller değil. Biz ‘’Merhaba Elifnaz’cım.  Ne kadar başarılısın. Sana hayranız.’’demeleridir ve taktir etmeleridir. “Çocuklarıma Bir Demet’ten”  bunu yansıtan bir alıntıyı anlatmak istiyorum:

‘’O, yürümeyi ve koşmayı bir yaşında öğrenip, Doktorları hayrete düşüren,

O, yüzmeyi , derin ve soğuk suları bile sevmeyi büyük bir istekle öğrenen,

O, karda kaymayı , gözyaşlarının donmasına bile aldırmadan bile başaran,

O, gevşek kaslarına rağmen , saatlerce dans edip M.EB.’na bağlı , bale okulunun sınavını kazanan,

O, org çalmayı, notayla zekanın paralel geliştiğine inanarak ,tüm çevresindeki insanları bile şaşırtan.

O, okumayı ve yazmayı , her çocuk gibi 7 yaşında ama onlardan biraz daha çalışarak öğrenen bir çocuktu.

Farz edelim ki ;

O bunların hiçbirini başaramasaydı, bu onun suçu değildi.

Biz onunla yaşamaktan mutluyuz .

Tanrıma  yuvamıza gönderdiği kanatsız melek için teşekkür ediyoruz.

Bu savaşın tüm meleklerine yüreğimi veriyor, onların fedakar savaşçı ailelerine saygı duyuyor.

Ve bu savaştaki tüm eğitimci gönüllü askerlerine de şükranlarımı sunuyorum.

Hep birlikte inançla, sevgiyle…’’

O bugünleri hak etti. Yapabilecek altyapısı da olmayabilirdi. Benim gibi güçlü bir annesi ve imkanı olmayan bir ailesi de olabilirdi. Her şey İmkanda değil, güç de değil, beyin de değil. Tanrı sevgisi onu, severek yetiştirirken gurur duyduk. Tanrıma bana böyle kanatsız bir meleği verdiği için her günüme şükrediyorum. Hiç ondan utanmadım.

Yasemin Hanım yaşadıklarınıza bakarsak, hayat hikayeniz Elif Naz ve diğer özel gereksinimli çocuklara, fakir ailelere verdiğiniz tartışmasız mücadele ve ortaya çıkan bir halk kahramanı… Siz hep şık ve itinalı giyim  tarzı olan bir hanımefendisiniz. Peki, bunu nasıl başarıyorsunuz. ?

Ben önce kendim sona eşim için bakımlı olan bir hanımefendiyim, ama çok yorgunum. Bu bir gerçek. Bunu oğlum Ahmet’in rahatsızlığından sonra hissettim.Çünkü tam artık nefes alayım derken baktım ki dünyada rahat yok. Hayat hep bir sürpriz. Bu Röpörtajı sizinle 10 dakika’da da yaparım istersem, ama o zaman Seyhan’cığım beni tanıyamazdın.Yaşadıklarımı anlayamazdın.  Sende bir anne adayı olarak neler yaşadıklarımı (çok imkanlarında olsa, bakıcında olsa) anlayabilmelisin.Ben ise dadısız ve bakıcısız büyüttüm.Ben o zaman anne değilim ki dedim. Tanrı’dan istedim bana verdi. Anne olarak  görevim dedim. Ama özel bir çocuğa sahip olmama rağmen Yasemin Madenci hala giyinebiliyor, çok bakımlı ve itinalı olmama şaşıranlar hep oldu oysa ben hep onlara şaşırdım..Çevrem inanamadı. Ama  ben yaşamımda bugüne kadar Elifnaz’ı normal çocuklarımdan hiç ayırt etmedim. Örnek bir çocuk yarattım. Tanrı’dan istedim ve mutluydum.

Y1-Y2-Y3 ile Ereğli’de yardıma ihtiyacı olan ailelere katkı vermiştiniz. Bugün ise farklı bir sektörde yer alıyorsunuz.  Bu değişimi açıklar mısınız?

Yardım 1 (Y-1) Türkiye tarihine geçecek kuruluşlardan biriydi. Tek başıma hiçbir kimseden güç almadan maddi ve manevi yoksul insanlara destek verdiğim onlara gelir kazandırdığım, ürünleri sattığım gibi yerlerdi. Sanki mazide kaldı gibi.(Y-2) Burs verdiğim, iş verdiğim yardım kuruluşuydu.(Y -3) Ekmek kardeşliği projesi dünyada ve Türkiye’de ilkti.Fatih Terim Bey’le Anadolu yıldızı olduk.Çok güzel projeydi.Her evden bir ekmek annesi, ekmek kardeşi , ekmek baba olayına katılmalarını sağladım.Katılım sağlayanları farklı şekillerde onure ettim. Sıcak ekmeği sevgiye benzettim. Her gün taze ve her gün sıcak olabilirse insanlara faydalı olabileceğini söyledim. Ayda 10  bin ekmek dağıttık. Çevre köyler de dahil olmak üzere yani bazen “bir domatesimin yanında ekmek yok, aç yatırıyorum” diyen insanların o ekmeği aldığında ki mutluluklarını asla unutamam. Ereğli halkına bu konuda çok teşekkür ediyorum.Hiç ummadığım Öğretmenler, eğitimciler, kapıcılar, az gelirli ama fedakar  insanların desteğiyle bu projeyi yürüttüm.Ulusal Dergiler’de ‘’Ekmek Kardeşliği” Projemiz geniş yer almıştı.

Geçmiş yıllarda, İstanbul’da bir arkadaşım Otellerinin eşyalarını değiştiriyordu.  O dönem Tırlarla eşyalar geldi.(Koltuk, avize, buzdolabı) olmayan insanlara dağıttık. Odun, kömür,gıda gibi, en ufak oyuncağa kadar, evi yananlara, evlenecek olanlara gelinlik…Ama bir zaman sonra  artık tamam dedim. Daha sonra Ereğli’de farklı kuruluşlar Y-1, Y-2 ve Y-3’ü yapmak istediler. Neriman Posbıyık Sevgi Çemberi adı altında yapmak istediğini söyleyince Neriman Hanım’a bıraktım. O dönemde aldığım ödüller inanılmazdı. Halen Zonguldak Sosyal Hizmetler Kurulu 6 yıldır üyesiyim. Beşiktaş’ta büyümemden Beşiktaşlıyım.Ereğli’de Ereğli Beşiktaş  Taraftarlar Derneği’nin  bir yıllığına onursal Başkanı oldum.

Değişime ilişkin sorunuza cevabım ise  toplum emekçisisiniz.2000 yılında Halk Kahramanı, 2005 yılında Ekmek Kardeşliği  Üstün hizmet ödülleri. Onlarca Ulusal düzeydeki gazete ve dergilerdesiniz. Gazeteci Yazar Yavuz Donat beyin önerdiği kuruluşlardan pek çok ödül aldım. Elifnaz’cım büyüdü. Zaman hızla aktı, genç kız oldu.Bir cafe kızı olmayı düşündüğünü söyleyince Aslan burcunun karekteristik özellikleriyle hayatı sevmem, bakımlı olmam,güzeli bilmem, çok seyahat etmem, farklı boyutlarda gezip görmem,dünya görüşüm nedeniyle  farklı değişiklik olsun istedim.Lise’den sonra Üniversite’de zorlanacağını insanların daha fazla acımasızlaştığını ve yalnız kalacağına inandığım için Elifnaz’a şık bir Cafe Restaurant  Romantik’i açtık.Romantik duygusal bir yer oldu. Eşim isim babasıydı, Romantik’de  Türk,Osmanlı,Meksika ,Akdeniz ve İtalyan Mutfağı’nın seçkin lezzetlerini sunduk .Elifnaz 5 yıl boyunca Romantik’in mutfağında ahçı olarak çalıştı.Çay koymaktan yanarım diye çekinirken, menemenler, omletler, salatalar yaptı. Karşı cinsi erkek olarak değil iş arkadaşı olarak gördü. Kasada parayı öğrendi.Yemek yapmayı öğrendi,beni tanımayan insanlar çok kolay yorum yapabilirler ama herhalde bu röpörtajımı okuduktan sonra bana farklı yönde de düşünecekler. Benden sonra yaşayabilmesi için gereken herşeyi öğrendi.bir kahve, bir çay yapmayı , bir yerde alışveriş yapmayı öğrendi.Hatta Pazar sabahları babasına menemeni Elifnaz yapar.Romantik Elifnaz için bir hayat okulu oldu. Yüksek kiralar, şartlar, o güzelliğe alışmış insanların gelememesi, biz evimizde dahi alkol alan bir aile değiliz, alkol kültürüm yok evlat için olabiliyor.Ardından Akide doğdu. Daha tatlı, erken saatte kapatabileceğimiz, mutlu olabileceğimiz, alkolsüz ve de farklı popüler, renkli, geç açabileceğimiz,kolay işler diyerek  Akide’ye merhaba dedik.

Akide Cafe’nin dününü ve bugününü size detaylı şekilde ilerleyen sohbetimizde soracağım .  Siz önceki yıllarda şiir dünyasına üç güzel eser kazandırmıştınız. Edebi yönünüz neden ağır basıyor?

Çok ilginçtir. Benim için en değerli hediye kalemdir. Çocukluğumda etrafa  atılan kibrit kutularına notlar yazardım. Ama inanın halen  bilgisayar kullanmasını bilmiyorum.Nasır tutan, kalem tutan ele bayılıyorum.Yazmadan yaşayamam.Bu hayat anlayışım.Sevinçli anlarımda yazamıyorum.Genellikle hüzünlü, gönlüm kırıldığı  zamanlarda yazıyorum. Hatta  başucumda not tutmak için  kağıtlarım var.Şiir konusunda da çok yalnız kaldım.Karadeniz’in kadın şairi hemen hemen yok gibi. Rahmetli Maksude hanım,’’Benim kıymetimi bilmediler. Seninkini de bilmezler) diyerek değer  ve destek göremediğinden yakınırdı. Ama ben yine de yılmadım, 3 kitap çıkardım. İlk kitabımın  gelirini down sendromlulara, İkinci kitabımı yetiştirme yurdu öğrencilerine verdim.Üçüncüsü  ise Ekmek  Kardeşliği Projeme destek sağlayarak ekmek dağıtım merkezi açmıştım..

Bugünlerde yeni bir kitap’ın hazırlığındasınız.  Bilgi verir misiniz  ?

Şimdi dördüncü roman kitabımın adı Elifnaz’ı hazırlamaktayım. Yazılıp gönderilmemiş  şiirler,hikayeler,mektuplarım var.İnşallah bu yıl yayınlayacağım. Bunun dışında  “Beyaz Köşk’ün Gelini” isimli  hikaye kitabımda ilerleyen zaman içerisinde kitapseverler ile buluşacak. İçimdeki bakış açımı ,’’Bir Demet Yasemen’’kitabımda şöyle yansıtmıştım:

BENİM MEVSİMLERİM

Ben bir yaşamım. İçimde dört mevsim.

Mevsivlerimse hep bahar, her mevsim.

Hep renkleri çiçek, hep sesleri kuş.

Akide Cafe'nin hikayesinden bahseder misiniz? Akide  isminin  özel  anlamı veya  mesajı var mı?

Evet var. Benim babam diyabet  hastasıydı.Evimizde kutu kutu ,kavonozlarda renkli akide şekerleri olurdu.Babam sıcak ekmeği çok severdi. Ekmek dağıtım merkezi mesajıda böyle çıktı.Diyabet hastasının yememesi gereken herşey  evde vardı..Babam rahmetli olduğunda 28 yaşındaydım. Akidelere doydumama babamın tadına doyamadım genç yaşta aramızdan ayrıldı.O nedenle  cafe’ye babamın çok sevdiği Akide şekerinin adını verdik.Cafeye gelen ,müşterilere  herkese ücretsiz akide şekerleri, çeşitli şekerlemeler ikram ediyorum.

Cafe İşletmeciliği  nasıl bir Girişim? İlçede Home Cafe açarak bir ilki Gerçekleştirdiniz. Akide’de Home Cafe'ye insanları çeken nedir?

Ereğli’de ilk Home Cafe’yi açtım.Çok keyifli ve güzel bir mekan.

Çok keyifli,şık,dinlendiren güzel bir mekan,ama yine yanlızım yine dostlarım ve yakınlarım değil, vatandaş, engelli aileleri, ben hiçbir şey bekleyerek açmadım Akide Cafe’yi

Açık ve temiz mutfağıyla , Şeker  tadında vakitler , Ev yemekleri,ev mantısı ,ev kurabiyeleri, ev limonatası ,Şekerlemeler, hiçbir gıda ürünü hazır alınmamaktadır, El emeği mantı, makarna ve tarhana’yı işlerinin uzmanı marifetli 6 ev hanımımız tarafından yapılmakta, Güneşli bir havada geldiyse şayet konuklarımız, bahçe kısmında oturabilir  Manolya ağacının çevrelediği yemyeşil bahçesi ve eşsiz deniz manzarası eşliğinde mekanın keyfini çıkarabilirler,Dışarda oturmaya karar verseler bile konuklarımızın içeriye mutlaka uğramalarını tavsiye ediyorum.Mekanda Yemek yedikleri masayı, tabloyu ya da çok beğendikleri bir objeyi satın alma imkanı da mevcut,evlerinin salonundaki rahatlık ve kaliteli hizmet anlayışını sunmaktayız.Gözyaşlarını döküp, kahkalarını atabilecekleri, hayvan sevgisini pekiştirebilecekleri balıklar, kuşlar, su kaplumbağaları, çiçekler, Piyano-Gitar –Mini Kütüphane,Günlük yerel ve Ulusal Gazeteler ve dergiler, bay ve bayan tuvaleti ayrı, ayrıca şunuda belirtmeden geçemeyeceğim Garsonlarım Üniversite öğrencisi onlara da eğitim dışında burada çalışmalarını sağlayarak katkı sağlıyorum.

Home Cafe’me  değerini  bilenler gelsin, Akide Cafe’ye de öğrencilerim ,üst düzey kültürlü insanlar, taktir etmek isteyen yabancılar geliyor.İstanbul’dan, Ankara’dan, Düzce’den hatta Zonguldak’ta açmam için teklifler alıyoruz. Ereğli’de bir Çınaraltı kültürü var.onlara da saygı duyuyorum ama taş sesi beni yoruyor. Aynı kültür ve alışkanlıkları konuklarımız Akide Cafe’de yaşayabiliyorlar..

Akide’ye hiç gelmemiş biri için 5 kelime ile Akide’yi anlatır mısınız?

Evinizde ki rahatlık, Sonsuz huzur, hijyen, lezzet ve  şeker tadında keyifler.

 

Riskler, yorgunluklar ve başarıyla örülü yıllardan sonra geriye  baktığınızda neler görüyorsunuz?

Biz karı koca olarak hayatımızda hiç bir şey için pişmanlık duymuyoruz,.Bir daha dünyaya gelirsem yine eşimle evlenmek isterim .Yine Üç çocuğum ve özel çocuğum olmasını isterim. Hayatta beni hiç bir şey yıldıramaz. Benim çocukluğumdan beri adım polyanna’ydı.Hayatı olduğu gibi kabul ettim, hayatı hep sevdim.Tanrı inancı ile yaşıyorum.Ölürsem özel çocuğumu kime emanet edebilir kime bırakabilirim diye hep düşünüyorum. O nedenle uzun bir yaşam diliyorum.Sadece Tanrı’dan onun yanında olayım diye ömrümün uzun olmasını diliyorum.

Ereğli’yi çok seviyorum ama kendim için hiç yaşamayı bilemedim.Ben hep verdim almayı da bilemedim Hayata bir misyon ile geldiğimi ve misyonumu tamamladığıma inanıyorum. Vatandaş olarak insanoğlu olarak görevimi yaptım. Artık iyi bir eş ve anne olarak görevimi tamamlamak istiyorum. Hep vermişim. Biraz almak ve kendim için yaşamak istiyorum.

.Hayatım boyunca enerjimi,ışığımı ve sevgimi paylaşmak istiyorum. Sevginin paylaştıkça çoğalacağına inanıyorum.

 

Başarınız:Hayatım

Hayal Kırıklığınız:İnsanlar

Mutluluğunuz:Verdiklerim

Endişeniz:Ölüm

Sevdiğiniz:Ailem insanlar ve hayat

Hobiniz:Yazmak, dekorasyon seyahat etmek

Giyim Tercihiniz:Marka asla şık ve yakışan, yerinde giyinen olmak.

Son okuduğunuz Kitap: Bülent Gardiyanoğlu-İki Tam Bir Yedek-Evrenin İlahi Dili

Tatil:Görmediğim en ücra köşe bile olabilir, Dünya’nın her yeri

Akide:Şeker tadında vakitler’den sonra farklılık

Elif Naz:Hayatım, nefesim,ışığım…hayatını kurması bunun için elimden geleni yapacağım.

 

 

 

Sen dünyanın en tatlı nazı

Elifnaz’ım nazlımsım benm

Her yeni sabahı her biten akşamı

Seninle yaşarım ben

İlkbaharlarımın mis kokulu çiçeği

Sevimli şirin böceği

Yazlarımın yürek ısıtan sıcağı

Masmavi uçsuz bucaksız engin denizi

Sonbaharlarımın hüzün sinmiş dalları

Dökülen saf masum yaprakları

 

Yorum Ekle