Hürriyet Haber Ajansı’nda gazeteciliğe adım attığım 1972 yılından buyana geçen 45 yıllık mesleğimin en önemli günü olan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün 56.yıldönümü ile 24 Temmuz Basında Sansürün Kaldırılışının 109.yıldönümünü kutlayamıyorum. Kutlamıyorum.
Türk basın tarihinde sansür, Osmanlı’nın resmi yayın organı Takvim-i Vekayi’nin 1 Kasım 1831 yılında yayına girmesiyle başladı. 1 ve 2.Meşrutiyetin ilanına kadarki süreçde gazetecilerin sürgün edilmeleri, tutuklanmalarına karşın, Teşkilat-ı Esasiye’nin 12.maddesinde yerini bulan ”Gazeteler hürdür. Basın Özgürdür” ilkelerini savunarak demokratik anayasal düzeni oluşturabilme gayretlerine devlet ve hükümet yöneticileri yani siyasetçiler sansür duvarı örmüşlerdi.
O yıllardan bugünlere geçen sürecin özetini haberleştirirken sansür demoklesin kılıcı gibi gazetecilerin, çizerlerin, yazarların ve aydınlanma yanlılarının yaşadıklarını detaylandırmaya gerek görmedim. Her ne kadar Basında sansür 1908’de 2.Meşrutiyetin ilanıyla kaldırılmış olsada özünde demokrasimizin belirli dönemlerinde Anayasamızın 28.maddesinde,”Basın hürdür. Sansür edilemez” şeklinde güvencemiz olsa dahi siyasal iktidarlar yönetimindeki demokrasimizde çeşitli düzenlemelerle devam ediyor.
Bu örfi idare, sıkıyönetim,askeri darbe, KHK, ya da OHAL isimleriyle olsa dahi özünde sansür olarak mesleğimize, kalemimize,düşüncemize, fotoğraf makinesi veya kameramızın vizörüne yansıyor.
Basında sansürün kaldırılışını 1908 yerine 1 Kasım 1831 esas alındığında sansürün kaldırılışının 186.yıldönümündeyiz. Sansürün uygulandığı dönemlerde basın yasaları da beraberinde geldi. 1961 yılında gazetecilerin gazete patronlarına karşı eylemleri sonucu 212 sayılı basın yasasıyla 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü sansürün kaldırılışıyla ilgili düzenlemeler birbirinin tamamlayıcısı oldu.Bunu Matbaalar yasası, Basın mesleğinde çalışan ve çalıştıranlara ilişkin yasalar iş ve sosyal kazanımları getirdi.
Bugün basın yayın ve medyanın içinde bulunduğu konum ve koşullar sadece ülkemizde değil demokratik ülkelerde de tartışılıyor.İktidarın izlediği siyaset anlayışı toplumsal ayrımcılığı sektörümüze de yansıttığı gibi yandaş, yereldaş ve kalemşörler oluşmasına yol açtı. Sektörümüzle ilgili yasalarımızdaki düzenlemelerde internet yayıncılığı basın yasası kapsamına alınmasına karşın özellikle yerel basında gazetecinin emeğinin sömürüsü, sosyal güvenceden yoksunluk,ücretsizlik, sosyal hakların gaspı, kalitesizlik ve eğitimsizlik meslek kuruluşlarına kadar boyutlandı. Sorunun bir başka önemli yanı da mesleğimizden sorumlu ve denetim yetkisi olan kurumların ilgisizliği ve duyarsızlığı.
10 Ocak 2017’de S Rota Haber’de,”Yetkilileri göreve davet ediyoruz”başlıklı haberimiz ile ilgili hiçbir gelişme göremedik. Başbakanlığın Şeffaf yönetim ve etik değerler genelgeleriyle Bilgi edinme yasası’nın ilgili maddelerini anımsatırken soruyorum. Görevinizi ihmal ediyor musunuz ?