SON DAKİKA

ADD'den Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında suç duyurusu: 'Laiklik ilkesi hiçe sayıldı!'

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), kamuoyuna “Türkiye Yüzyılı Eğitim Modeli” olarak duyurulan yeni müfredat nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) ‘görevi kötüye kullanma’ ve ‘Anayasa’yı ihlal’ maddelerine dayanarak suç duyurusunda bulundu. 28 Haziran, 2024 18:49 Güncelleme: 28 Haziran, 2024 19:44 ADD'den Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında suç duyurusu: 'Laiklik ilkesi hiçe sayıldı!'

ADD Kdz. Ereğli Başkanı Turgay Erdoğan kamuoyuna “Türkiye Yüzyılı Eğitim Modeli” olarak duyurulan yeni müfredat nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında TCK’nin ‘görevi kötüye kullanma’, ‘Anayasa’yı ihlal’, ‘kanunlara uymamaya tahrik’ maddelerine dayanarak suç duyurusunda bulunduklarını belirtti.

Erdoğan  yaptığı suç duyurusu şu şekilde; 

Milli Egitim Bakanı Yusuf TEKIN tarafından tanıtılan ve “ Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ” baslıgını tasıyan

yeni müfredatla getirilen yeni kavramlar ile egitimde birlik ve esitlik ilkesinden ayrılınılmıs, bilimsel, laik

ve demokratik egitim anlayısından vazgeçilmis olup, bilim, kültür, sanat ve felsefe derslerinin yerine din

agırlıklı içerikler düzenlenmis, dolayısıyla bilimsellikten uzak ve dogmatik nitelikler agırlık kazanmıstır.

Oysaki, Milli Egitim Bakanı'nın görevi demokrasi bilincine sahip insan hak ve özgürlüklerine saygı duyan

laik bireyler yetistirecek düzenlemeleri yapmakken, hayata geçirilen yeni model dini ve milli ögelere

vurgu yaparken Atatürk, laiklik ve cumhuriyet gibi milli degerlere hiç yer vermemistir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “ Egitim ve ögrenim hakkı ve ödevi ” baslıklı 42. Maddesinin 3.

Fıkrasında; " Egitim ve ögretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları dogrultusunda, çagdas bilim ve egitim

esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı egitim ve ögretim yerleri

açılamaz. " denmektedir. Bu sebeple, yeni egitim modeli açıkça Anayasa'ya aykırılık teskil etmekdir.

Keza, uzmanların yorumlarına göre söz konusu müfredat uluslararası standart ile uyumsuz olup,

kullanılan dil ve öngörülen ölüm, darbe ve savas kavramları üzerinden verilmeye baslanacak olan egitim

pedagojik açıdan çocugun nitelikli egitim hakkına aykırılık olusturmaktadır.

Bunun yanında, anılan yeni egitim sistemini hayata geçiren Milli Egitim Bakanı Yusuf TEKIN, Meclis'te

yapılan bütçe görüsmeleri sırasında yaptıgı konusmada; " Milli Egitim Bakanlıgı'nın 2023 yılı itibariyle

geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var.... Bunların içerisinde sizin 'tarikat, cemaat' dediginiz, bizim

'STK' dedigimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek

olanlara da tesekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edecegiz. " seklinde ifadelerde

bulunmus oldugundan, yeni egitim sisteminin hangi bakıs açısından hazırlandıgı açıkça ortada olup,

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. Maddesinde düzenlenen ve devletin temel niteliklerinden olan

Laiklik ilkesi hiçe sayılmıstır.

1. Türk toplumunu çagdas uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracak nesiller

yetistirme görevi bulunan Milli Egitim Bakanı, hazırlamıs oldugu yeni müfredatla laiklik gibi temel ilkeleri

hiçe saydıgından Türk Ceza Kanunu'nun 309. Maddesinde yer alan suçu islemistir.

Anılan maddede;

" Cebir ve siddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördügü düzeni ortadan kaldırmaya

veya bu düzen yerine baska bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye

tesebbüs edenler agırlastırılmıs müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

Bu suçun islenmesi sırasında baska suçların islenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere

göre cezaya hükmolunur.

Bu maddede tanımlanan suçların islenmesi dolayısıyla tüzel kisiler hakkında bunlara özgü güvenlik

tedbirlerine hükmolunur. " düzenlemesine yer verilmistir.

Burada, suçun failleri tarafından amaca yönelik yapılan hareketin ayrıca suç teskil edip etmemesi önemli

olmaksızın, amacın ne olduguna bakılmalıdır. Bu sebeple, Anayasayı ihlal suçu serbest hareketli bir

suçtur. Dolayısıyla bu suç hareketin yapılmasıyla tüketilen ani suçlardandır. Su kadar ki; tıpkı diger

suçlarda ve bu suçlara tesebbüste oldugu gibi, Anayasayı ihlal suçunda da suçun icrasına elverisli

hareketlerle baslamak gerekir ki bu suçta hareketin elverisli kabul edilebilmesi için, her seyden önce

cebri olması aranmaktadır. Cebirden kasıt ise maddi cebir olabilecegi gibi manevi cebrin de söz konusu

olabilecegidir.

Görevleri geregi devletin kamu gücünü elinde bulunduran Bakanın sahip oldugu kamusal güç nedeniyle

suçun islenmesinin kolay olacagı asikar oldugundan anılan kisi açısından manevi cebrin yeterli olacagı

göz önüne alınmalıdır.

Keza, anılan suçta anayasayı ihlalden kastedilen sadece cebir ve siddetle Anayasa'da hüküm altına alınan

düzenlemelere aykırı bir hareket olmayıp, anayasal düzene hakim olan ilkelerin ve anayasada yer alan

normların yazılı olarak muhafaza edilmesi ancak, fiilen uygulanmasına engel olunması veya islevsiz

kılınmasıdır. Dolayısıyla, yukarıda açıklananlar ile birlikte degerlendirildiginde, süpheli tarafından

Anayasa'yı ihlal suçunun islendigi iddiası sorusturulmalıdır.

2. Bunun yanında, Türk Ceza Kanunu'nun " Görevi Kötüye Kullanma "

baslıklı 257. maddesinde;

" Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dısında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek

suretiyle, kisilerin magduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kisilere haksız bir menfaat

saglayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dısında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme

göstererek, kisilerin magduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kisilere haksız bir menfaat

saglayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " düzenlemesine yer

verilmistir.

Dosya konusu olaylarda, Milli Egitim Bakanı açık sekilde görevin gereklerine aykırı hareket ettigi veya en

hafif haliyle görevinin gereklerini yapmayı ihmal ettigi, dolayısıyla bu açıdan da sorusturma yapılması

gerektigi ortadadır.

3. Atatürkçü Düsünce Dernegi üyesi olarak suç duyurusunda bulunma

zorunlulugu, dernegin tüzügünde yer alan kurulus nedeninin verdigi sorumluluktan dogmaktadır.

Dernegi Kurulus Nedeni;

" Atatürk'ün bedensel varlıgının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıstaki kimi

olumsuz güçler, O'nun yeni Türk Devletini yaratma dogrultusunda ilk adımı attıgı 19 Mayıs 1919'un

üzerinden tam 70 yılın geçtigi bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karsı, açık ya da kapalı

saldırılarını doruga ulastırmıs bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalısma ile, o

devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.

Oysa Atatürk;

Sadece "bagımsızlıgı tümüyle tehlikeye düsmüs Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin

isgalinden kurtaran bir büyük asker "degildir. O, bunun çok daha ötesinde, örnegin siyasal, kültürel ve

ekonomik alanlar basta olmak üzere, her alanda bagımsızlıgımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz

bagları koparan;

Ulusal egemenligi gerçeklestirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran;

Kisisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçag zihniyetinden ve seriattan kaynaklanan "nakil"e

dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çagdas ve uygar bir ulus olmanın ve böyle

kalmanın yollarını gösteren , "akıl"a dayalı lâik düsünce, lâik hukuk ve lâik ögretim sistemlerini toplum

yasamında egemen kılan;

Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çogulcu demokrasinin yolunu açan;

Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düsürülmüs Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, esit haklara ve

esit onura sahip insan ve yurttas yaparak yapay esitsizlikleri kaldıran;

Içten ve dıstan kaynaklanan her tür sömürüye karsı çıkarak, halkın yalnız siyasal degil, ekonomik ve

sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttasların gönencini devletin varlık nedeni

ve amacı sayan;

Ulusal ekonominin girisimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre basıbos biçimde

islemesine degil, toplumun ve tüm yurttasların gereksinimlerini karsılayacak biçimde devlet tarafından

yönlendirilmesini ilke olarak benimsemis ve benimsetmis olan;

Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul

ettiren;

Misak-ı Millî sınırları içinde "Türk'üm" diyen herkesin Türk oldugu ölçütünü getirerek, ırkçılıgı reddedip;

yapıcı, olumlu ve çagdas Türk Ulusalcılıgını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan;

Her yurttasın egitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür

kusaklar’ın yetistirilmesini devletin basta gelen görevi yapan;

Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve egitimin yaygınlastırılabilmesi için yeni Türk harflerini

kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginlestirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;

Türk Ulusunun tarihini, çagdas insan kökenine baglayan;

"Yurtta barıs, Dünyada barıs" ilkesi ile devlet yasamında ve uluslararası iliskilerde kaba kuvveti, ırkçılıgı,

saldırı savasını mahkûm eden;

Dıs politikada "Dünya uluslar ailesinin esit haklara sahip onurlu bir üyesi olma" ölçütünü ve "karsılıklılık

kuralını" vazgeçilmez ilke yapan;

Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası oldugunu vurgulayarak, insanlıgın bütünlesmesi

düsüncesinin tohumlarını atan Çagdas Devlet Kurucusudur.

Bu durum karsısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ısık

tutucu nitelige ve yaratıcı güce sahip olduguna inananlar, " Atatürkçü Düsünce Dernegi " ni kurarak,

O'nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma

zorunlulugunu duymuslardır. " denmek suretiyle isbu dosyada taraf olarak yer alınmasının nedeni

açılanmıstır.

TALEP VE SONUÇ : Yukarıda açıklanan ve re'sen göz önüne alınacak sebeplere binaen; Sayın

Savcılık tarafından süpheli hakkında gerekli sorusturmanın yapılarak, kovusturma asamasına geçilmesi

için kamu davası açılmasını talep ederiz. Saygılarımla.



Yorum Ekle