SON DAKİKA

Saklı cennet: Salı deresi kanyonu!

Saklı cennet: Salı deresi kanyonu! 21 Temmuz, 2017 09:56 Güncelleme: 21 Temmuz, 2017 09:56 Saklı cennet: Salı deresi kanyonu!

Zonguldak karayolunun tam ortasında, Sücüllü ve Bayat köylerinin arasında, karayolunun yanındaki çeşmenin önünden sağa dönüp, ormanın derinliklerine giden ham bir yola girilir. Bu yolu  Dağlıca ve Yalnızcam köylerinin bulunduğu tepenin eteklerindeki kanyona inilince başka yerde görülmesi zor doğa güzellikleri ortaya çıkar.

Salı Deresi Kanyonu, Salı Deresi veya Salı Değirmeni olarak bilinen bölge, Bayat-Sücüllü köylerinin sırtını dayadığı tepelerle, Yalnızçam-Dağlıca köylerinin zirvesinde konakladığı tepelerin birleştiği noktadadır. Anılan köylerin her birinden bu bölgeye tarla ve ormanlık alanlardan geçmek suretiyle ulaşılır.

Yalı Bölgesi’nde yaşayan birinin bu bölgeye gidişi, Ereğli Zonguldak yolunun tam ortasında bulunan Seçkin çeşmesinden sağa dönerek bulunabilecek bir arazi yoluyla sağlanıyor. Bir süre ormanlık alanda ilerledikten sonra, daha önceleri Organize Tarım Sanayi Bölgesi olarak düşünülen, arazinin kalanına göre daha düşük eğimli bir boşluğa çıkılır. Yol şu anda boş olan tarlalar arasından yeniden ormana girer, gün ışığının toprağa ulaşmakta zorlandığı bu ormanlık alanda bir süre daha devam ettikten sonra nefes kesici bir manzaraya açılır.

Meşe ve gürgen ağaçlarının arasından çıkıldığında, bugün atıl olan arazi, neredeyse kırk beş derecelik açıyla meyillenir. Karşıdaki tepeler  daha da diktir. Bunların tepesinde Yalnızçam köyüne ait tek tük evleri görebilirsiniz. Ayaklarınızın dibinde yemyeşil otlarla, kelebekler ve arıların gezindiği, tek tük ağaçlar veya ağaç kümeleriyle bölünen bir yamaç, karşıda göz alabildiğince uzanan yemyeşil tepeler vardır. Bu noktadan bakıldığında üstünde durulan  tepe ile karşıdaki ormanlık tepenin kesişim noktasında ne olduğunu algılamak mümkün değildir.  Bu kesişim noktası bölgede “Salı deresi” olarak bilinir.

Bu yamacı inerken,  daha önce bu bölgeye ulaşımda kullanılan orman yollarının bu noktaya kadar daha bakımlı olduğu görülür. Yamaçta kimi zaman beliniz seviyesine çıkan dikenler, kimi zaman eğreltiotları, kimi zaman da bölgeyi hayvan yetiştirmek için kullananların yem olarak kullanabileceği otlar arasından geçerek inmek gerekir .

Yokuşun sonuna inildiğinde, kesintisiz, tatlı bir su şırıltısı işitilmeye başlar. Bir yandan bu ses yükselirken karşınıza çıkan kırık kayalar, bu noktada karşı tepenin üstünde bulunduğu kaya tabakalarının tektonik bir olay sonucunda karşı tepenin kaya zemininin  altına girdiği anlaşılır. Çalılarla, ağaçlardan sarkan dikenlerle bir süre mücadele ettikten sonra Salı Deresi Kanyonu’na varılır.

Yekpare taş üstünde akan bir deredir burası. Taşın eğimi nedeniyle kah akım yönünün soluna, kah soluna,  Kanyonu dik kesen kırıklarda dere irili ufaklı şelalelere dönüşür bu dere.  Birkaç şelale görmek için öyle uzun mesafe yürümek gerekmez.  Sadece bir kilometre içinde beş şelale saymak mümkündür burada.  Şelaleler kendileri gibi irili ufaklı göletlere dökülür. Bazıları yüzülebilecek büyüklük ve derinliktedir bu göletlerin.

EFSANE VE GERÇEK

Salı Kanyonu’nun kimi yerleri insan ayağı değmemiş izlenimi bırakır ama başka yerler bu görünümün en azından geçmişte doğru olmadığının işaretlerini taşır.

Kanyonda 1960’lı yılların sonuna kadar faaliyet gösteren iki değirmen vardı. Bunlardan birinin kalıntıları hala görülebilmektedir. Kalıntılardan birisi değirmenin çarkını çevirecek suyun aktığı taş örme kısımdır. (Üstteki resim)  Dahası, dere boyunca değirmeni çevirecek olan suyu taşıyan taş oluklar bile hala birçok noktada görülebilmektedir. Bu oluklardaki delikler, su miktarını ayarlamakta kullanılıyordu. suyun miktarını arttırmak için bunlara ahşap tapalar takılması, indirmek için de bu tapaların çıkarılması yeterliydi. Değirmenin varlığı nedeniyle kanyon çevre köylerde “Salı Değirmeni” adıyla bilinir.

Salı kanyonu eskiden değişik köylerden bölge halkının buluşma yeri olmasından kaynaklanan efsanelerin de mekanıdır.  Kırk yıl öncesine dek bu bölgede içi altın ve mücevher dolu bir mağara bulunduğu söyleniyordu.  Sözde bu mağaranın girişi çok özel zamanlar dışında göze görünmezmiş. Bu özel zamanlarda girişi bulanlar da içeri girer ama içerideki değerli nesneleri dışarı çıkaramazmış. Çünkü elinde veya cebinde bu eşyalardan biri varken, girenin arkasından kapanan mağara kapısının açılması imkansızmış. Giren az sayıda kişinin bu şekilde öldüğü söylenirdi.  Bu öykü muhtemelen bölge halkının emek olmadan kazanılan şeylerin hayır getirmeyeceği yönündeki ahlaki mesajını aktarmakta kullandığı bir araçtır.

Ayrıca, burada taşın üstünde suyun hayli yükseldiği kış aylarında da su altında kalan taşta bir çeşit ayak izine benzeyen delikler vardır.  Bunların Hazreti Ali’nin atı Düldül’ün ayak izleri olduğuna yönelik bir inanış da yakın zamana kadar gelmiştir.  Bu öykünün doğru olamayacağı yönündeki itirazlara ise dünyada Düldül’ün ayağının basmadığı yer olmadığı cevabı verilirdi.

Salı kanyonu, mesafe itibarıyla yaklaşık dört ila beş kilometre boyunda olmakla birlikte, şelalelerin yoğunlaştığı alan bir kilometreden daha kısa bir mesafeyi kapsar. Bu mesafeyi aşan sular son şelaleden döküldükten sonra Üçköy deresi’ diye bilinen dereyi oluşturmak, buradan da Gülüç Irmağı’na dökülmek üzere başka akarsularla birleşmek suretiyle yemyeşil ormanların arasında sağa sola dolanarak yoluna devam eder.

İSİMLER

Kanyon adını eskiden salı günleri un öğütülen ve Salı Değirmeni olarak bilinen iki değirmenden alıyor olmalı.

Eskiler kanyonun birçok yerini isimleriyle tarif edebiliyordu. Kanyonun ortasında bulunan küçük gölete Koyun Gölü denirdi. Değirmenin altındaki sekiz metrelik şelaleye Çavlan, hemen üstünde, daha alçak olmakla birlikte geniş bir göleti bulunan şelale ve gölet de Harman ismiyle anılırdı. Değirmenin altındaki uzunlamasına dar göletin adı Kısman, kanyonun üstlerindeki bir göletin adı ise Direkli idi. Salı Deresi diye tanımlanan alanın en üst ucunda ise Mahmutpaşa adında başka bir şelale ve gölet vardır. Bu gölet ve şelalelerin isminin her birinin ayrı bir kökeni bulunur. Çavlan şelalesinin aşağısına iniş zor olduğundan burası Salı Deresi Kanyonunun alt ucu kabul edilir. Harman denilen şelale ve gölet, gençlerin yüzmesi için yeterli genişliktedir ve çevresindeki kayalıkların dibi, suyun zamanla açtığı mağarayı andıran oyuklarla doludur.  Buraya harman denilmesinin nedeni büyük ihtimalle göletin yuvarlaklığı ve genişliği olmalı.

Daha yukarıdaki Kısman göletinin adı da muhtemelen biçimiyle ilgilidir. Zira iki tarafı taşla çevrili bu gölet, iki metre eninde on metre boyunda uzunlamasına bir yer... Taşın içinde olması, suyun bulanmasını güçleştirdiğinden, yüzme için tercih edilen yerlerden birisi de burasıdır.

Koyun Gölü adını koyunların sürü halinde buradan derenin karşısına geçirilmesinden kaynaklanıyor muhtemelen . Zira suyun bir tarafındaki taş neredeyse su seviyesindeyken, karşı taraf hafif meyilli bir kumuldan ibarettir. Direkli göletinin ismi bir zamanlar içinden bulunan devrilmiş bir ağaç mıdır, yoksa başka bir nedeni var mıdır bugün bilinmiyor. Kanyonun en üstündeki gölet ve şelalenin niye Mahmutpaşa ismini taşıdığının bilinmediği gibi. Bu isimler  de gün geçtikçe daha az kişi tarafından hatırlanıyor. Tıpkı, artık bölge halkının kanyondaki değirmende bir araya gelip birbirlerine haberler vermediği, masallar, efsaneler anlatmadığı gibi bir gün bu isimlerin de unutulması mukadder.

Fakat bunu karamsarlık olarak görmekte acele etmeyin. Salı Deresi, içinde yaşayan balıklar, kurbağalar, yılanlar, envai türden börtüsü böceğiyle; ağaçları, kelebekleri, pervane böcekleriyle, insanın doğal ortamın bir parçası olduğu o güzel günlerden daha az mutlu değildir herhalde.   

      

Yorum Ekle