SON DAKİKA

KESK: “14 MART’TA VERİLEN SÖZLER TUTULSUN!”

KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Zonguldak Temsilciliği, bugüne kadar Sağlık Bakanlığı ve hükümet yetkilileri tarafından 14 Mart dönemlerinde verilen sözlerin hiçbirinin tutulmadığını iddia etti. 14 Mart, 2018 16:23 Güncelleme: 14 Mart, 2018 16:23 KESK: “14 MART’TA VERİLEN SÖZLER TUTULSUN!”

KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Zonguldak Temsilciliği, bugüne kadar Sağlık Bakanlığı ve hükümet yetkilileri tarafından 14 Mart dönemlerinde verilen sözlerin hiçbirinin tutulmadığını iddia etti.

SES’ten yapılan açıklamada, 14 Mart’ta Acil Olarak Karşılanması Gereken TaleplerSağlık emekçilerinin ücretleri ve emeklilik aylıkları iyileştirilmeli, Sağlıkta şiddet yasa tasarısı ve fiili hizmet zammı yasa değişikliği önerisi bekletmeksizin yasalaşmalı, Sağlık alanında güvenlik soruşturmaları kaldırılmalıdır” şeklinde sıralandı.

Hükümetin her 14 Mart’ta dile getirilen sağlık emekçilerinin sorunlarına ilişkin düzenleme yapacağını açıklamasına rağmen, bugüne dek sözlerin tutulmadığı ifade edilen açıklamada şunlar kaydedildi:

“14 Mart’ta artık vaat değil, taleplerimizin acil olarak yerine getirilmesini istiyoruz. Mesleki bağımsızlık; insanca yaşayacak çalışma şartları, nitelikli çalışma ihtiyaçlarının dışında düşünülemez. Performansa dayalı ek ödeme sisteminden vaz geçilmelidir. Emekliliğe yansıyacak, güvenceli, görev tanımına, liyakat ve kariyere uygun bir ücretlendirme politikası izlenmelidir.

Sağlık emekçileri, emeklerinin karşılığı olmayan düşük ücretlerle çalışmakta, sağlık emekçileri aldıkları emekli ücretleriyle ay sonunu getirememektedir.

Sağlık emekçilerinin ücretleri ve emekli ücretleri, şimdiki ücretlerinin iki katından az olmayacak şekilde iyileştirilmelidir.”

YIPRANIYORUZ, HAKKIMIZI İSTİYORUZ…

Ülkemizde sağlık emekçilerinin en az 40 yıldan bu yana dile getirdiği fiili hizmet zammı (yıpranma payı) konusundaki taleplerinin arkasındaki temel gerekçelerden en başta geleninin, sağlık hizmeti verilen mekanların, çalışma koşulları ne denli uygun olursa olsun, insan sağlığı yönünden bizatihi az ya da çok tehlikeler barındırıyor olması olduğu anlatılan açıklamada şunlar kaydedildi:

“Buna sağlık hizmetinin kendisinden kaynaklı tehlikeler ve sayısız mesleki riskler eklendiğinde, sağlık emekçilerinin yıllardır fiili hizmet zammından mahrum bırakılarak haksızlığa uğradıkları açıklıkla ortaya çıkmaktadır.

24 saat süreyle üretilmek zorunda olan hizmetin, gündüz mesaisi dışında da sürdürülmek zorunda olması nedeniyle, çalışanların fizyolojik, ruhsal ve sosyal yaşamlarının tehdit altında kaldığı, bozulduğu bilinmektedir. Bu düzensizliğe bir de hizmeti yönetenlerden kaynaklanan sorunlar eklendiğinde durum daha da içinden çıkılmaz hale gelebilmektedir.

Sağlık emekçileri açısından, sürekli hastayla ve hastalıklarla ilgileniyor olmak, bir anlamda hastalarla ve hastalıklarla yaşıyor olmak çeşitli sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Sağlık çalışanlarının çalışma ortamından kaynaklanan radyasyon, ısı, kazalar gibi fiziksel faktörler, Anestezik gazlar, Antiseptikler gibi kimyasal faktörler, bakteriler, virüsler gibi biyolojik faktörler, ergonomik faktörler, hastalar ve hasta yakınları tarafından yapılan saldırılar gibi doğrudan etki sonucu gelişen sağlık sorunları bulunmaktadır. Ayrıca, nöbet, vardiya, gün içinde çok fazla hasta görülmesi gibi aşırı iş yüklemesi, çalışma süresinin fazlalığı, aşırı fiziksel ve ruhsal yoğunluk, gebelik ve çocuk büyütmede sorunlar, ekibe uyumsuzluk, eğitim ve araştırma olanaklarında kısıtlılık, yabancılaşma gibi çalışma koşulları ve çalışma ortamının etkisi sonucu gelişen psiko-sosyal sorunlarda söz konusudur.

Sağlık emek ve meslek örgütleri olarak, fiili hizmet süresi zammına ilişkin 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun “Fiili hizmet Süresi Zammı” başlıklı 40. Maddesi’nde değişiklik yapılmasını içeren bir yasa değişikliği önerisini 2014 yılı Aralık ayında hazırlayıp meclise ve kamuoyuna sunduk. Geçmiş hizmet süresini de kapsayan yasa değişikliği önerisi bir an önce yasallaşmalıdır.”

SAĞLIKTA ŞİDDET YASA TASARISI YASALAŞSIN!

Sağlık ve sosyal hizmet alanında şiddet hız kesmeden devam etmektedir. Hükümetin sağlıkta yaşanan tüm sorunların muhatabı olarak sağlık emekçilerini göstermesi ve özelleştirilen sağlık sistemi sağlık emekçileri ile hasta ilişkisinde gerekli olan güven ortamını bozduğu belirtilen açıklama şöyle devam etti:

“En önemlisi de yöneticilerin sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini itibarsızlaştıran söylemleri, kullandıkları dil ve aksayan sistemin tek sorumlusunun sağlık emekçileri olduğu algısının yaratılması şiddet olaylarının ölümle sonuçlanmasına kadar gelmiştir. Sağlık ve sosyal hizmet alanında yaşanan şiddet, diğer çalışma alanlarına göre 16 kat daha fazladır. Hemen her gün bir hekimin, hemşirenin, sağlık emekçisinin tehdit edilmesi, fiziki saldırıya uğramasını, hükümetin yıllardır bütün itirazlara rağmen uyguladığı sağlıkta dönüşüm programından ayrı değerlendirmek mümkün değildir.

Sağlık alanındaki şiddet, sağlık hizmet sunumunun hemen tüm aşamalarında yaygın ve ciddi bir sorun haline dönüşmüştür. 17 Nisan 2012 tarihinde Gaziantep’te genç bir göğüs cerrahı olan Dr. Ersin Arslan’ın bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürülmesinden sonra sağlık çalışanları tüm ülkede sağlıkta şiddete karşı acil önlemler alınması için iş bırakmış, toplantı ve gösterilerle sorunun yakıcılığını ilgililere ve topluma anlatmaya çalışmıştır. Bu çabaların ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından “Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Komisyonu” kurulmuştur. Komisyon Raporunda sağlıkta şiddetin önlenmesi için uzun yıllardır önerdiğimiz gibi sağlık personeline yönelik şiddeti ayrı bir suç tipi olarak düzenleme önerisi de yer almıştır.

Sağlık emekçilerine yönelik şiddeti artıran unsurlardan birisi de, şiddeti uygulayan kişilerin cezalandırılmayacakları ya da önemsenecek bir yaptırımla karşılaşmayacakları düşüncesidir. Sağlık emekçilerine yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulması, önleyicilik açısından önemli bir adım olacaktır.”

SAĞLIK ALANINDAN GÜVENLİK SORUŞTURMALARI KALDIRILMALI

OHAL ile birlikte ilan edilen KHK‘lar eliyle on binlerce sağlık ve sosyal hizmet emekçisi haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilmiş ve güvencesizlik en temel sorun haline getirdiği belirtilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“OHAL ile birlikte güvencesizlik en temel sorunumuz haline gelmişken, güvenlik soruşturmaları bu dönem yaşadığımız en temel hukuksuzlukların başında gelmektedir. Ayları bulan soruşturmalarda hiçbir gerekçe gösterilmeden olumsuz yanıtlar verilmektedir. Bu hukuksuz uygulama kişilerin çalışma ve eğitim hakkını elinden alınırken aynı zamanda halkın sağlık hakkıda olumsuz etkilemektedir. Güvenlik soruşturması olumsuz gelen hekimler; kamu görevi yapamamalarının yanında, uzmanlık eğitimi hakkını kaybedebilmekte, güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi ve bu nedenle mecburi hizmet yapmamış olmaları özel sağlık kuruluşlarında iş bulmalarını zorlaştırmaktadır.

Kamudan ihraçlardan sonra, güvenlik soruşturmaları olumsuz olduğu gerekçesiyle atamaların yapılmamasıyla, sağlık alanında giderek büyüyen bir işsizler ordusu yaratılmaktadır. Kamuda çalışmanın engellenmesi sonucunda ortaya çıkan iş bulma sorunu, sağlık çalışanlarını ucuz işgücü olarak özel sağlık sektöründe cari ücretlerin altında çalışmak zorunda bırakmakta ve böylece bu alanda ciddi düzeyde bir emek sömürüsünün koşulları yaratılmaktadır.”

Yorum Ekle