SON DAKİKA

Demirtaş'tan, “Twitter siyaseti” eleştirisi...

CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, “Sanırım, iktidarın istediği Twitter muhalefeti yani sınırlı, konuşamayan ve bir cümlede bütün söylemek istediklerini ifade eden bir Twitter muhalefeti istiyor benim anladığım kadarıyla” dedi. 19 Temmuz, 2017 10:37 Güncelleme: 19 Temmuz, 2017 10:37 Demirtaş'tan, “Twitter siyaseti” eleştirisi...

Demirtaş, TBMM içtüzüğünün değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifinin görüşüldüğü Anayasa Komisyonunda,. Etkin çalışma, verimli çalışma, huzurlu çalışma gerekçeleriyle İç Tüzük’te önemli değişiklikler yapılmaya çalışıldığını belirtti.

Bunun iktidar partisiyle bir diğer mu halefet partisinin uzlaşmasıyla getirilen bir değişiklik olduğunu hatırlatan Demirtaş,  “ Montesquieu’nun ‘Kanunların Ruhu’ eserinde belirttiği gibi, her kanunun bir ruhu vardır. Dolayısıyla, İç Tüzük de Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasası olarak kabul edilmesi nedeniyle bu İç Tüzük’ün de bir ruhu olduğunu düşünüyoruz. Bu ruh nereden geliyor, bu iklim nereden geliyor; ona bir bakmamız gerekiyor” dedi.

15 TEMMUZ GECESİ TBMM’Yİ ANLATTI

Zonguldak Milletvekili Demirtaş hain FETÖ darbesi girişimiyle birlikte TBMM’nin bombalandığı saatlerde yaşadıklarını ise şöyle anlattı:
“Bu bombalarla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi aslında kenetlendi. Buraya gelen ilk milletvekili bizim Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızdı ve diğer partilerden milletvekili arkadaşlarımız da geldiler ve kol kola hep beraber, birlikte bu Meclis çatısı altında atılan bombalara, daha doğrusu millî iradeye karşı atılan bu bombalara karşı birlikte mücadele verdik. O gece Sayın Ahmet İyimaya’yla aynı yerdeyd ik –Sayın İyimaya olsaydı, hatırlayacaktır; az önce çıktı kendisi- ve hep beraberdik. Yine, ismini hatırlayamadığım AK Partili milletvekili arkadaşımızla yan yana oturuyorduk. Konuşmalar yapılmıştı. Grup başkan vekillerimiz, Meclis Başkanımız tarafından çok kuvvetli bir irade sergilenmişti bu darbeye karşı. O arkadaşıma dedim ki AK Partili milletvekili -kendisi de deneyimli, tecrübeli bir milletvekili arkadaşımızmış, galiba 4’üncü dönemiymiş, ismini hatırlayamadım- arkadaşıma: ‘Bakın, düne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin tek adam rejimine yönelik bir adımla farklı bir noktaya taşımak istiyordunuz. Bu gece anladınız mı güçlü bir Parlamentonun, güçlü bir Meclisin önemi ve değerini?’ ‘Evet, bizim çalışmalarımız oldu ama haklısınız, bu gece Türkiye Büyük Millet Meclisi iyi bir sınav verdi’ dedi. Bakın, o hain geceden sonra, 15 Temmuzdan sonra 20 Temmuzda bir olağanüstü hâl çıkarıldı. Olağanüstü hâlle birlikte Türkiye olağanüstü bir rejime doğru evrilmeye başladı. Şimdi, baktığımız zaman, burada, tabii, özellikle 20 Temmuzdaki bu OHAL uygulamasının bir uzantısı olarak görüyorum ben bunu. Dediğim gibi, az önce ifade ettiğim gibi kanunların bir ruhu vardır, bir iklimde, bir toplumsal havada ortaya çıkması gerekir. Bu iklimi, bu ruhu iki parti yani Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi birlikte inşa ettiler. Bu OHAL’le birlikte en son Anayasa değişikliklerini içeren, Türkiye’deki kuvvetler ayrılığını bitiren, demokrasiyi temelinden sarsan ve yok eden son derece önemli bir  Anayasa değişikliği gerçekleştirildi. Tabii ki bu Anayasa değişikliği bir YSK darbesiyle, YSK’nın yanlış vermiş olduğu kararlarla gayrimeşru hâle geldi.”

“ÇOĞUNLUK OLMANIZ HAKLI OLDUĞUNUZU GÖSTERMEZ!”

Demirtaş, meclis içtüzüğü değişikliğinin AK Parti ve MHP milletvekillerinin  çoğunluğuyla içtüzüğü değiştirebileceklerini, buna bir itirazları olmadığını belirterek, “ Ancak bu çoğunlukla bunu değiştiriyor olmanız sizin haklı olduğunuzu göstermez” dedi.

CHP Milletvekili şunları söyledi:

“Burada, tabii, bir iradeye, bu ruha iyi bakmak lazım. Yani Türkiye’yi siz daha demokratik, daha böyle temel insan hak ve hürriyetlerine saygı duyan, daha adaletli bir ülke mi yapmak istiyorsunuz? Yoksa daha otoriter, daha baskıcı, işte, Orta Asya, Orta Doğu, Afrika ve Güney Amerika ülkelerindeki gibi baskıcı bir rejim, demokrasinin olmadığı otoriter bir rejim mi inşa etmek istiyorsunuz? İşte, bu noktada bu Meclis İçtüzüğüne baktığımızda böyle bir durum ortaya çıkıyor. Bu, muhalefetin sesini kısan, Parlamentoyu zayıflatan ve Parlamentonun saygınlığını iyice azaltan bir İç Tüzük değişiklik teklifiyle karşı karşıya bulunuyoruz. Şimdi, tabii, bu muhalefetin önemi demokrasilerde ortaya çıkıyor. Bakın, iktidar bütün yönetim biçimlerinde vardır ama muhalefet sadece demokrasilerde vardır ve muhalefet, güçlü muhalefet çağdaş ileri demokrasilerde vardır. Sizin demokratik bir ülke olup olmamanız muhalefete verilen söz hakkıyla, muhalefete verilen haklarla ve Parlamentonun saygınlığıyla ve gücüyle ölçülür ama baktığımızda, maalesef, Gazi Meclisimizin gücünü tamamen zayıflatacak, dünya parlamentoları nezdinde saygınlığını en alt kümelere itecek bir İç Tüzük değişiklik teklifiyle karşı karşıyayız.”

“80 MİLYONU TEMSİL EDİYORUZ”

Muhalefetin de, iktidar partisi milletvekillerinin de 80 milyonu temsil ettiğini vurgulayan Demirtaş, “İktidar erki, elbette  Hükûmet kanunları çıkarmak isteyecektir ama Parlamentonun kuruluş amacına ve felsefesine, demokrasinin kuruluş amacına ve felsefesine uygun şekilde bu kanunları, yasaları etraflıca tartışmamız gerekmektedir. Eğer biz bu tartışmayı yapamayacaksak, eğer bu şekilde bir uzlaşma kültürü oluşturamayacaksak o zaman Parlamentonun bir önemi ve anlamı kalmamaktadır. Burada bu İç Tüzük değişikliğiyle maalesef böyle bir otoriter, baskıcı yönetimin, OHAL yönetiminin ruhunu yansıtan bir İç Tüzük değişikliğiyle karşı karşıyayız. Burada, tabii, birkaç önemli nokta var: İ şte, bizler, arkadaşlar, 80 milyonun taleplerini, önemli gördüğümüz taleplerini ancak bu Meclis araştırma önergelerinin gündeme alınmasıyla ve bunların kamuoyuna duyurulmasıyla ortaya koyabiliyoruz. Yani bizler şahsımızın adına yapmıyoruz bunu, yine millet iradesinin bir tecellisi olarak yapıyoruz, kendimiz için yaptığımız bir şey yok” dedi.

SINIRLANDIRMAYA TEPKİ…

Komisyon başkanının konuşma süresini sınırlamasına da tepki gösteren Demirtaş, “Üç dakikalık sınırlandırmalar var. Az önce Sayın Parsak “Facebook siyaseti” gibi bir cümle ifade etti. Bakın, bu hâlde Twitter siyasetine benziyor bu. Yani üç dakikayla sınırlandırıyorsunuz aynı Twitter’ın 160 karakterle sınırlandırması gibi. Sanırım, iktidarın istediği Twitter  muhalefeti yani sınırlı, konuşamayan ve bir cümlede bütün söylemek istediklerini ifade eden bir Twitter muhalefeti istiyor benim anladığım kadarıyla. Yine bir başka konu, bu yoklama noktasında, ciddi derecede yoklamayla ilgili sınırlandırma söz konusu, tamamen ortadan kalkmıyor ama yoklama istemeyle ilgili bir sınırlandırma söz konusu; bunu kabul etmemiz mümkün değil. Değerli arkadaşlar, yoklama, bizim kendimizi ifade edebilmemizin en önemli yollarından birisidir. Sizler, iktidar milletvekilleri olarak Parlamentoya devam etmezseniz ve bizler boş sıralara konuşursak bunun bir anlamı yok arkadaşlar. Bizler toplumun sesiyiz, biz milletin sesiyiz, millî irad enin sesiyiz hep birlikte. Yani yoklama istemediğiniz zaman, Parlamento sırasında iktidar milletvekilleri veya bakanlar olmadığında bizim konuşmamızın fazla bir anlamı ve önemi yok çünkü geniş kitlelere ulaşmamızı da engelliyorsunuz. Nasıl engelliyorsunuz? Saat yedide TRT 3’ten yayınlanan bu Meclis görüşmeleri bile bitiyor, yediden sonra yaptığımız konuşmaların hiçbirisi yayınlanmıyor. Doğal olarak, biz milletin sesi olarak, millî iradenin sesi olarak topluma nasıl ileteceğiz sözlerimizi ve görüşlerimizi?”

“ATATÜRK MİLLİ DEĞİL Mİ?”

Demirtaş, bazı özel törenlerde frak giyilmesi zorunluluğunun kaldırılmasına ilişkin teklifine de eleştiriler getirerek şunları söyledi:
“ Milliyetçi Hareket Partisinin alt komisyon görüşmeleri sırasında değerli temsi lciler şunu ifade ettiler: Bu ve aynı zamanda dün Sayın Erkan Akçay şunu ifade ettiler, dediler ki: “Bu millî bir kıyafet değil. Türk örf ananelerine uymuyor.” Şeklinde bir ifadede bulundular. Benzer, o anlamda, o minvalde ifadede bulundular. Ben şunu anlayamıyorum: Atatürk’ün giydiği ve bugüne kadar da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlarının kullandığı bir kıyafet Milliyetçi Hareket Partisini niye rahatsız ediyor? Atatürk millî değil mi? Bunu sormak istiyorum. Ben bunu kabul edemiyorum. Yani Milliyetçi Hareket Partisi gibi bir partinin Atatürk’ün giydiği kıyafeti bu Meclisten ortadan kaldırılmasını ben kabul edemiyorum. Bakın kıyafetler bir ritüeldir. Yargıçlar, savcılar, avukatlar ne yaparlar? Cüppe giyerler. Bakın cüppe de bir kıyafettir, ritüeldir.

Burada tabii yine alt komisyon görüşmeleri sırasında Sayın Parsak burada olsaydı ona da bir yanıt verme ihtiyacı hissetmiştim. Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurlu çalışmasını istediklerini ve huzurlu çalışmanın yolunu da bunlardan geçtiğini ifade etmişti. Bakın “huzurlu çalışma” derken neyi kastediyoruz? İktidarın huzuru mu? Kimin huzuru? Bizler muhalefet partisiyiz ve muhalefetin özelliği budur. İktidarın huzurunu kaçıracak ki, toplumun gerçek sorunlarını ortaya koya cak ki, iktidarı eleştirecek ki, huzuru kaçacak ki iktidarın biz muhalefet görevimizi yapabilelim. Yani sanırım anladığım kadarıyla bu huzurlu çalışma ortamından kasıt muhalefet hiçbir şey söylemesin, o anlam çıkıyor, başka bir anlam çıkmıyor. Peki, biz nasıl milletin sorunlarını gündeme getireceğiz? Milletin sorunları gündeme geldiği zaman da iktidar huzursuz oluyor.

Demirtaş, konuşmasının sonunda “ Doğal olarak bu İç Tüzük değişikliklerinin ben bir an evvel geri çekilmesini umuyorum ve diliyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin de bu işe ortak olmamasını diliyorum. Bir muhalefet partisi olarak muhalefetin sesinin kısılmasına bu derece heves edilmesini hâlâ anlayabilmiş değilim” ifadelerini kullandı.

Yorum Ekle