SON DAKİKA

Demirtaş: "Adaletin taşeronu: zorunlu arabuluculuk"

Demirtaş: "Adaletin taşeronu: zorunlu arabuluculuk" 12 Ekim, 2017 09:39 Güncelleme: 12 Ekim, 2017 09:39 Demirtaş: "Adaletin taşeronu: zorunlu arabuluculuk"

CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, TBMM’de görüşmelerine başlanan iş davaları ile ilgili yasa tasarısı için “Getirilen sistemle bu sorunların çözümü için zorunlu arabuluculuk sistemi, önerilmektedir. Zorunlu arabuluculuk ise aslında yargının özelleştirilmesidir. Bu sistem ile iş yargısı özelleştirilmektedir. Adalet dağıtımı zorunlu olarak hakimlerin elinden alınarak, arabuluculara verilmektedir. Adalet, taşeronlaştırılmaktadır” dedi. 

TBMM Genel Kurulu’nda geçen hafta görüşmelerine başlanan iş davaları ile ilgili tasarının görüşmelerine devam edildi. Tasarının ikinci bölümü üzerinde konuşma yapan CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş, zorunlu arabuluculuk sistemi ile adaletin taşeronlaştırıldığına dikkati çekti. 

“YARGI ÖZELLEŞTİRİLMEKTEDİR! 

Konuşmasına Aliğa’da meydana gelen iş kazasında yaşamını yitiren 4 işçiye başsağlığı, yaralılara da şifa dileyerek başlayan TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi, CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş; şunları ifade etti: 

“Türkiye’de yargı sistemimizin, çok büyük yapısal ve zihinsel sorunları vardır. İş mahkemelerindeki sorunlar da aslında, genel anlamda yargının bir parçası olan sorunlardır. 

Adalet Bakanı, bu tasarının komisyon görüşmelerinde, 2016 itibarıyla, hukuk uyuşmazlıklarının yüzde 15’inin, Yargıtay’ın iş yükünün de yüzde 30’unun iş uyuşmazlıklarından kaynaklandığı, iş davalarının süresinin ise ortalama 434 gün olduğunu, zorunlu arabuluculuk ile yargının iş yükünün hafifletileceğini, davaların kısa sürede, az masrafla ve etkin olarak çözümlenmesinin amaçlandığını belirtmiştir. 

Bu rakamlar aslında bir itiraftır. Ne itiraf edilmiştir? AKP iktidarının yaptığı büyük hatalar sonucu; kalitesiz bir yargı sistemi olduğu, yargının sapır sapır döküldüğü, bu yargı sistemi ile işçilerin adalete erişemediği, yargının iflas ettiği itiraf edilmiştir. 

Getirilen sistemle bu sorunların çözümü için zorunlu arabuluculuk sistemi, önerilmektedir. Zorunlu arabuluculuk ise aslında yargının özelleştirilmesidir. Bu sistem ile iş yargısı özelleştirilmektedir. Adalet dağıtımı zorunlu olarak hakimlerin elinden alınarak, arabuluculara verilmektedir. Adalet, taşeronlaştırılmaktadır.” 

“BATAKLIĞI KURUTUN!” 

13,5 milyon kayıtlı, kayıtdışı ile birlikte 20 milyon işçi bulunan Türkiye’de AK Parti hükümetlerinin yanlış politikaları sonucu, iş ve çalışma yaşamının çözülemeyen, son derece önemli ve büyük sorunlarının bulunduğunu savunan Demirtaş şöyle devam etti:
“Kayıt dışı çalışma, taşeron işçiliği, iş kazaları ve meslek hastalıklarında kırılan rekorlar, sendikalaşmanın önündeki engeller, kadın ve çocuk işçiliği, asgari ücretin düşüklüğü, çalışma sürelerinin uzunluğu gibi sorunlar gün geçtikçe, çözüleceğine büyümektedir. 

OECD verilerine göre, Türkiye brüt ortalama kazanç sıralamasında 33 ülke içinde 32’inci, çalışma mesaisinin en uzun olduğu ülkeler sıralamasında birinci sırada, iş gerginliğinde de yüzde 76 ile yine birinci sıradadır. Ülkemiz maalesef, 2017 yılında, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu Küresel Haklar Endeksine göre, işçi hakları bakımından 139 ülke arasında, en kötü 10’uncu ülkedir. 

Bu rakamlar, AKP iktidarının iş ve çalışma yaşamının sorunlarını çözemediğini açıkça göstermektedir. Alınan yanlış kararlar sonucu, iş ve çalışma yaşamında böylesine büyük sorunlar ortaya çıkmıştır. Yani bu mevcut sistem, soruna yol açmakta; bu sorunlar da, dava üretmektedir. Ne yapılırsa yapılsın, iş ve çalışma yaşamındaki bu ağır ve büyük sorunları çözmeden, yargıdaki dava yükünü azaltamazsınız ve yargıyı hızlandıramazsınız. Yani önemli olan sineklerle uğraşmak değil, bataklığı kurutmaktır. Yani sorunları çözmektir.” 

İŞÇİNİN HAKLARI, PAZARLIK KONUSU! 

Arabuluculuk sistemi tüm dünyada, her şeyden önce gönüllülük esasına dayanması gerektiğini belirten Demirtaş şöyle dedi:
“Bizde ise dava öncesi bir zorunluluk olarak işçilere dayatılacaktır. Bu dayatmanın ise, çok büyük sakıncaları olacaktır. Zorunlu arabuluculuk sistemi, özü itibarıyla aslında bir pazarlık sistemidir. İşçi zorla, bu pazarlık masasına oturtulmaktadır. Peki bu masada neyin pazarlığı yapılacaktır? İşçinin anasının ak sütü gibi helal olan hakları, pazarlık konusu yapılacaktır. İş davalarında davayı açanların yüzde 99’u işçilerdir. Dolayısı ile iş davalarının konusu, işçinin yasal haklarıdır. Düzenlemeye baktığımız da ortaya çıkan şudur. Arabulucular işçi ile işvereni yan yana getirerek, işçiye diyecektir ki; “…yasal hakların örneğin 40 bin lira ama Türkiye deki davalar 2-3 yıl uzuyor, davayı kazanıp kazanamayacağın da belli değil ama gel sen 20 bin liraya razı ol…” Yani işçinin yasal hakları üzerinde, tam bir at pazarlığı yapılacaktır. Oysa zaten işveren, yasalara göre bu hakları ödemek zorundadır. Şimdi arabulucu bu şekilde işçiyi alacaklarından vazgeçmeye zorlayarak, işverenin avukatlığını yapacaktır.” 

“EŞİT OLMAYANLAR ARASINDA PAZARLIK GÜÇSÜZÜN ZARARINA…”

“Zorunlu arabuluculuk sisteminde pazarlık kimler arasında yapılacaktır?” sorusunu soran Demirtaş, şu açıklamalarda bulundu:

“Ekonomik anlamda güçlü olan, her türlü hakkını bilen, avukat tutan işveren ile işten haksızca çıkarılmış ve hiçbir hakkını alamamış, hiçbir hakkını bilmeyen, avukatı olmayan, belki cebinde tek kuruş parası dahi olmayan, işçi arasında…

Eşit olmayanlar arasında yapılacak pazarlıkta, güçsüz olanın taviz vereceği ve yasal haklarının tamamını alamayacağı çok açıktır. Bu sistem, işçinin yasal haklarının önemli bir bölümünü kaybedeceği bir sistemdir.

İşverenin yasal olarak ödemek zorunda olduğu haklarından daha azına razı olmaya zorlanan işçi, ölüm gösterilerek, sıtmaya razı edilecektir. 

İŞ DAVALARI DAHA DA ARTACAK! 

Taraflar arası uzlaşmayı ilke edinen arabuluculuğa, özü itibarıyla kendilerinin de itiraz etmediğini ifade eden Demirtaş şunları kaydetti:
“Tam tersine toplumda uzlaşma kültürünün artmasını, son derece önemli ve değerli bulmaktayım. Yine, dava sayısının azalması, hızlı, etkin ve az masrafla yürütülen bir yargı sürecinin elbette destekçisi oluruz. Ancak, bugün konuştuğumuz zorunlu arabuluculuk, tüm bu amaçları karşılamadığı gibi tasarı bu hali ile iş yasalarının işçiyi koruma ilkesine aykırı şekilde, çalışanların adalete erişiminde çok büyük bir engel olacaktır. Bu hali ile hızlı, etkin ve az masraflı bir yargılama yapılamayacağı gibi, iş davalarının sayısı da patlayacaktır. 

“KÖTÜ NİYETLİ İŞVERENE ÖDÜL!” 

Bu sistemin yasalara uymayan, işçiyi fazla çalıştıran, ücretlerini ve haklarını ödemeyen kötü niyetli işvereni koruyan bir sistem olduğunu ifade eden Demirtaş konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Arabulucu, bu işverenin borçlarını düşürmeye çalışacaktır. Bu şekilde işçilerin hakları arabulucular tarafından düşürülüp, kötü niyetli işveren karlı çıkınca, dürüst işveren de, ‘Niye ben yasal hakların tamamını ödüyorum, ben de ödemem, arabulucu da nasıl olsa alacaklar düşüyor’ diyecektir. 

Zorunlu arabuluculuk ile; kötü niyetli işveren mükafatlandırılacak, dürüst işveren ise cezalandırılacaktır. Yani dürüst işverenler bu şekilde, yasaları çiğnemeye teşvik edilecektir.

Bu sistem ile “dosya arabulucuya verilmesinden itibaren en geç bir ayda sonuçlandırılır” denilmektedir. Oysa hakkını aramak isteyen işçi arabulucu tevzi bürosuna müracaat ettikten sonra, dosyanın ne zaman tevzi edileceğine ilişkin bir hüküm yoktur. Özellikle büyük şehirlerde tevzi bürolarında bir yığılma olacağı, arabulucuların tevzisinde gecikme olacağı çok açıktır. Yine bu bir aylık süre içinde arabulucu taraflara göndereceği tebligatı bile yapamaz. Yani bu süre kağıt üzerinde kalacaktır. Bu şekli ile arabuluculuk mekanizması, işçinin adalete erişiminde, yasal haklarını elde etmesinde önemli bir engel olacaktır. İş davalarını da azaltmayıp patlatacaktır. Bu nedenle bu tasarının geri çekilmesi gerekir.”

Yorum Ekle