SON DAKİKA

Cumhuriyet değerlerinin etrafında toplanmamız gerekir

Cumhuriyet değerlerinin etrafında toplanmamız gerekir 21 Temmuz, 2016 19:09 Güncelleme: 21 Temmuz, 2016 19:09 Cumhuriyet değerlerinin etrafında toplanmamız gerekir

CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpcu, darbe süreci ve çıkış yoluna ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Milletvekili Turpcu'nun açıklaması şöyle: 

"Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da asker sivil ayrımı yapmaksızın her türlü darbe girişimine ve vesayete şiddetle karşı olduğumuzu bir kez ifade ediyorum. Darbe girişiminin başarısız olması, her koşulda darbeye hayır diyen, her koşulda demokrasi diyenler için çok önemli ve anlamlıdır.

Darbeye karşıyız diye iktidarın, iktidarın politikalarına karşıyız diye darbenin yanında olmayız. Biz Laik, demokratik, tam bağımsız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş Türkiye’sinin yanındayız.  

`CUMHURİYET DEĞERLERİNİN ETRAFINDA TOPLANMAMIZ GEREKİR`

Biz 'bugün birlik ve beraber olma günüdür' derken darbe sonrası sürecin AKP Mitingi havasına evrilmesini kabul etmemiz asla mümkün değildir. Ortak payda denilince Cumhuriyet değerlerinin anlaşılması lazım, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü öne çıkarmamız lazım. Ülke AKP’nin dediklerine göre düzelseydi, 14 yılın sonunda bugün geldiğimiz noktaya gelmezdik. 

'Demokrasi şöleni' adı altında düzenlenen mitingler, AKP’nin dünya görüşüne göre yürütülemez. Bu konuda, devletin her kademesindeki görevlilerden vatandaşlarımıza kadar hatırlatmak isterim ki, bu bir genel seçim süreci değil, toplumsal barış ve ülke bütünlüğü meselesidir. AKP’nin başımıza sardığı en büyük belayı defetme mücadelesidir. Türkiye’nin huzuru ve kurtuluşu için bütünleşmemiz lazım. Bu nedenle bu mitingler sadece AKP Milletvekillerinin, yöneticilerinin değil, toplumun diğer kesimlerinin de konuşabileceği, birlikte mesaj verilebileceği bir havada gerçekleşmesi lazım. İktidar muhalefet demeden herkesin çıkıp konuşabileceği bir ortam yaratılması gereklidir. 

Biz AKP`nin marşlarının, sloganlarının altında değil, İstiklal Marşı’nın, Gençliğe Hitabenin, Kuva-i Milliye ruhunun, 10. Yıl Marşı’nın,   kurucu ilkelerimizin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlık Türkiye`sinin, Cumhuriyet değerlerinin etrafında toplanırız. Bu değerlerden uzaklaşmanın bizi ne hale getirdiği belli. 

Bugün, ülkemizi çevreleyen ülkelerin din ve mezhep savaşlarıyla geldiği durum ortadadır. Türkiye bu karanlık tablonun aydınlık yüzüyse hatta bölgenin kutup yıldızı ise, bu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve Kurtuluş Savaşı kahramanları sayesindedir. Yakın coğrafyamızda yaşananlardan çıkaracağımız en önemli ders, laikliğin, aydınlanma devrimlerinin,  cumhuriyetimizin temel değerlerinin ulusal birliğimizin çimentosu olduğu gerçeğidir. 

Biz bu değerlerin altında toplanmaya çağırınca nedense AKP’de telefonlar kapanıyor.

Bu ülke AKP`nin değildir, bu ülke hepimizindir. Bu nedenle ülkenin sahibiymiş gibi davranmaktan artık vazgeçmelidirler. 

Bugüne kadar demokrasi için çok ağır bedeller ödemiş olan Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetimizin değerlerini korumaya, laik ve demokratik Cumhuriyete karşı yapılmak istenen her türlü darbeye ve bu durumdan siyasi rant devşirmeye niyetli olanların karşısında durmaya devam edecektir.

Türkiye bir askeri darbe tehdidini el birliği ile bertaraf etmiştir. Toplumun farklı kesimlerinin, hükümet karşıtlarının ve siyasi partilerin darbe karşıtı bir tavır alması, Türkiye’nin bir iç savaşa sürüklenmesinin önüne geçen en temel unsur olmuştur. 

`DARBEYE TEŞEBBÜS EDENLERLE, İKTİDARA SAHİP OLANLAR, UZUN BİR ORTAKLIĞIN İKİ TARAFIDIRLAR` 

Ancak unutulmamalıdır ki darbeye teşebbüs edenlerle, iktidara sahip olanlar, uzun bir ortaklığın iki tarafıdırlar.  Bugün aralarındaki kavga AKP`yi demokrasi kahramanı yapmaz. Yakın zamanda 'anayasayı tanımıyoruz' diyen yine kendileridir. Darbeyi yıllardır kol kola yürüdükleri sistematik şekilde kurumlara elemanlarını yerleştirdikleri kişiler yapmıştır. Bugün terör örgütü lideri ilan ettikleri kişiyi AKP’li Milletvekillerinin ABD’de ziyaret ettiklerini, Bakanların devletin resmi makam arabalarıyla gittikleri Türkçe Olimpiyatlarında ne methiyeler düzdüklerini, 'gel artık bitsin bu hasret' dedikleri hala hafızalardadır. 

Gün yüzüne çıkan eski ilişkilerinin ülkeyi ne hale getirdiğini bugün bir kez daha görüyoruz. Ordu, Polis, Yargı başta olmak üzere bütün kurumlar el birliği ile bu hale getirilmiştir. 

Ergenekon ve Balyoz Davalarıyla Türk Ordusu’nun Atatürkçü, vatansever askerleri 'terörist' damgası vurularak hapse atıldılar.

Bu davaların ülkenin bağımsızlığına yönelik bir ele geçirme, çökertme operasyonu olduğunu söyleyen herkesi, darbeci olarak yaftalayan kişiler bu süreçte, toplum algısını yönetilmiş bu kumpası tasarlayan ve uygulayan kişi ve grupların amacına ulaşmasını sağlamıştır. 

Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuk skandallarına imza atılan davalarında, ülkenin istihbarat gücü zayıflatılmış, nitelikli askeri kadroları tasfiye edilmiştir. 

Bu gerçekleri ortaya koymak zorundayız. TSK`nin bu hale gelmesinde ve ülkenin bu halde olmasında AKP Hükümetinin ciddi sorumluluğu bulunmaktadır. AKP`nin yaşananlarla ilgili özeleştiri yapması bir zorunluluktur.

Yakaladığınız darbecileri bir sorgulayın bakalım, ne zaman atanmışlar, kimler bunları göreve getirmiş? 

`TOPLUMSAL BARIŞ İÇİN, İKTİDARIN HERKESE BÜYÜK BİR ÖZÜR BORCU VARDIR`

Bugün kamuda ciddi bir tasfiye dalgası başlamıştır. 50 bin civarında kamu çalışanı görevden alınmıştır. Bu sayının çok daha fazla olacağı ön görülmektedir. Paralel Devlet Soruşturması ile geçmişteki bağlantılar gerçek anlamda incelenecekse bu işin aslında hükümetten başlaması gerekir. Bir güve gibi içten içe yiyerek ülkenin geleceğini tehlikeye düşüren Fethullahçı yapının devletin bütün kurumlarına sirayet etmesine kendi çıkarları için göz yumanlar ülkenin geldiği durumdan sorumludurlar.

`DİĞER TARİKATLARIN ALTINDAN NE ÇIKACAĞINI BİLİYOR MUYUZ?

Bununla birlikte İktidar, boşalan bu kadrolara getirilecek olanların başka derin güçlerin bağlantısı olmayacağının garantisini verebilir mi? Yoksa yine 'kandırıldık' deyip kenara mı çekilir? 

Bu ülkede dini vecibelerini yerine getirdi diye kimseye baskı yapılmamıştır. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, din üzerinden devlet yönetiminin getireceği tehlikeyi gördüğü için o günlerden bu günleri uyarmıştır. 

Tarikatçı yapının bugün getirdiği yer birbirlerinin namazını kıldırmamaktır. Tarikatçı yapının asker, polis, yargı içine taşınması durumunda ne şekilde bir felaketle karşılaşacağımızı öngörebiliyoruz. Dinci örgütlenmelerle, dini vecibeleri yerine getirme arasındaki farkı ayıramayanlar nedeniyle, siyasete dinci, mezhepçi, tarikatçı bakış açısı nedeniyle bu günlere geldik. Hükümetin yakın olduğu diğer tarikatların altından ne çıkacağını biliyor muyuz? 

Tabi bu noktada bir çift söz de 'Gardrop Atatürkçülerine' söylemek gereklidir. Devrim hareketlerini gardrop değişikliği sanan bu kişiler yüzünden ülkenin çivisi bu kadar çıkmıştır. Solun önünü kapatarak 'ülkenin yeşermesine', yani dinin siyasallaşmasına zemin hazırlamışlardır. 

`İKTİDAR, HALKIN KUTUPLAŞTIRAN, ÇATIŞMA POTANSİYELİNİN TAHRİK EDİLMESİNE ORTAM YARATACAK SÖYLEMLERİ TERK ETMELİDİR`

Halka 'darbeyi engelleme ve devleti koruma' görevi veren bir yandan da sürekli farklıkları kışkırtan hükümet, sahip olduğu anlayışı değiştirmeden, sadece halkı sokağa dökerek 'demokrasi şöleni' olmayacağını anlamalıdır. İktidar, halkın kutuplaştırılmasına, kışkırtılmasına, çatışma potansiyelinin tahrik edilmesine ortam yaratacak söylemleri ve anlayışı artık terk etmelidir.  İktidarın, sürekli düşman yaratmak yerine, kendi halkıyla barışmayı,  ülke yönetmeyi öğrenmeleri gerekmektedir. 

AKP, demokrasi neferi olduğunu iddia ediyorsa, her hareketini ona göre yapmalıdır. Sokağa çağırılan halkı artık eve çağırıp insanların sakinleşmesi sağlamalıdır. İktidar, her olayı kendi çıkarları için kullanma alışkanlığından artık vazgeçmelidir.  

Önümüzdeki görev, darbecilerin hesap vermesi, toplumsal normalleşmenin sağlanması ve demokrasinin güçlendirilmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin gerçek anlamını bulması ve parlamenter sistemimizin güçlendirilmesidir. Bu nedenle, siyasi partilere önümüzdeki dönemde çok önemli sorumluluklar düşmektedir. 

`SORUŞTURMALARDA, `KURUNUN YANINDA YAŞTA YANAR` MANTIĞIYLA HAREKET EDİLMEMELİDİR`

Ülkemizin saygınlığı açısından hesaplaşma süreci sadece ve sadece hukuk sınırları içinde yürütülmelidir. Darbeciler, tüm işbirlikçileri ile birlikte hukuk düzeni içinde yargı önünde hesap vermelidir. Hesap sorma sürecini ve soruşturmaları, Anayasa ve hukuk sınırları dışına taşıyıp bir cadı avına dönüşmemeli, 'kurunun yanında yaşta yanar' mantığıyla hareket edilmemeli, 'Fırsat bu fırsat' anlayışıyla, muhalifleri tasfiye etmek için kullanılmamalıdır. Soruşturmalar, intikam ve tasfiye fırsatı olarak görülmemelidir.   

Darbe girişimi gecesi, çaresiz gözlerle olan biteni izleyen vatani görevini yapmakta olan emir kulu erlere ve erbaşlara yapılan muamele hepimizi derinden üzmüştür. Büyük çoğunluğu hareketsiz kalarak darbeyi akamete uğratan erlerin kemerlerle dövülmesi, linç edilmesi, yerlerde sürüklenmesini asla kabul etmediğimizi de söylemek istiyorum. Hukuk devletinin gereği olarak er ve erbaşlara dönük linç girişimleri de aynı biçimde soruşturulmalıdır. Bunun sorumluluğu Hükümetindir. 

`ÜLKEMİZ GÜVENLİK NOKTASINDA TARİHİNİN EN HASSAS VE KRİTİK DÖNEMİNİ YAŞAMAKTADIR`

Tarihte ilk defa işkence görüntülerini yayınlayan bir iktidar var karşımızda. 

Hükümet, TSK`nın haysiyetini zedeleyecek, itibarını daha fazla incitecek davranışların önüne geçmelidir. Bugün Doğu ve Güneydoğu’da görevli birliklerin darbe korkusuyla dışarı çıkarılmadığı haberleri gelmektedir. Bu durum, PKK ve IŞİD`le mücadele konusunda ne şekilde bir tehlike altında olduğumuzun da bir göstergesidir. Ülkemiz güvenlik noktasında tarihinin en hassas ve kritik dönemini yaşamaktadır. Bundan sonra havalanan her savaş uçağına acaba darbeyle ilgisi var mıdır kuşkusuyla mı bakacağız? 

Son olarak, AKP’lilerin susturmak için her türlü baskıyı yaptığı televizyon kanalları ve nefret ettiğini ilan ettiği sosyal medya, darbenin önlenmesinin asli unsurlardan biri olmuştur. AKP özgür basın, iletişim ve fikir özgürlüğünün ne kadar değerli olduğunu o gece bir kez daha görmüştür. 

Ülkemizin geleceği tam demokrasidedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak güçlü bir parlamenter sistem ve özgürlükçü demokrasi ve kuvvetler ayrılığının tesisi için her türlü çabayı göstermeye hazırız. Bu hepimizin tarihi sorumluluğudur. 

`AKP’YE ÇAĞRIMIZDIR, GÜN MİLLİ BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞÜMÜZÜ SAĞLAMA GÜNÜDÜR` 

Toplumsal birlik bütünlük diyoruz bunun neyin üzerine olacağını da açıkça ortaya koymamız gerekmektedir. Çağdaşlığın üzerine uzlaşmamız gerekiyor, kardeşliğin üzerine uzlaşmamız gerekiyor, toplumsal barışın üzerine uzlaşmamız gerekiyor, hukukun üstünlüğü konusunda uzlaşmamız gerekiyor, Laik-Demokratik Cumhuriyet değerleri üzerinde uzlaşmamız gerekiyor. 

Halkımızdan aldığımız güçle, laik, demokratik, hukuk devleti mücadelemizi sürdürmeye sonuna kadar devam edeceğiz. Ülkemizi içinde bulunduğu karanlıktan aydınlığa birlikte taşıyacağız. Birlikte güzel günler göreceğiz. 

Henüz bölücü örgütün hangi planları ve hazırlıkları yaptığını bilmiyoruz. Bu tehlikeye ayrıca dikkat çekmek istiyorum. Ordu, Polis, MİT, Yargı yani Cumhuriyet Kurumları yeniden ayağa kaldırılmalıdır. 

AKP’ye çağrımızdır, bu dakikadan sonra ülkemizi bu kaos ortamından kurtarmak için gün milli birlik ve bütünlüğümüzü sağlama günüdür.

AKP yaşananlardan ders almadan, kalabalıkları militerize ediyor, toplumsal barışa hizmet etmiyor. AKP gerçekten milli birlik ve bütünlük isteseydi ve bizimle iletişim kurmuş olsaydı, CHP ile peşine taktığı kitleleri iç savaşa hazırlar gibi meydanlarda gergin tutmazdı. Milli birlik ve toplumsal barış için bu yol bizi huzura ve barışa kavuşturmaz. 

AKP sloganlarıyla değil, ortak değerlerin altında birleşmekle olur. Bunun en başında cumhuriyet değerleri gelir. Halkı barıştırmanın yolu buradan geçer. Bu konu çok önemlidir. Partilerin liderlerinin ve partilerin il başkanlarının bir araya gelmesinin Meclis’teki birlikteliği daha toplumsal alana yaymak konusunda oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. 

14 yılda gelinen Türkiye yukarıda anlattıklarımıza çözüm, bozulan neler varsa onlara bakıp yeniden Gazi Mustafa Kemal’in aydınlanma devrimleriyle başlamış çağdaş, laik, demokratik Türkiye’sidir. 

`OHAL AKP`NİN DEMOKRASİYLE İMTİHANI OLACAK`

AKP konu ile ilgili muhalefet partileriyle bir görüşme yapmamış, ikna etmemiştir. Bütün partilerin mutabık olduğu, aynı noktada olduğu bir ortamda OHAL`e ihtiyaç olduğunu düşünmüyoruz. Bombadan kurtulan Meclis’in bir anlamda devre dışı kalmasını kabul etmek mümkün değildir. Bu ülkeye OHAL değil, demokrasi yakışır. 

İktidar partisinin Meclis’ten geçen OHAL Kanununu amacı dışında kullanmaması ve kendi menfaatleri doğrultusunda istismar etmemesi gerekir.  Kanun Hükmünde Kararnamelerle yapılacak değişiklikler hızlı şekilde Meclis`ten geçirilecek. Temel hak ve özgürlüklerin tehlikeye girmesi konusunda ciddi biçimde endişeliyiz. Meclis`in işlevsiz hale geldiği, tüm muhaliflerin sindirildiği, bir sürecin başlangıcı olmamalıdır. "

Yorum Ekle